10 Kasım 1958 günü törende güldüğüm için ihtar cezası aldım.
Sonra bir daha hiçbir 10 Kasım töreninde gülmedim ama ağlamadım
da.
10 Kasım günleri gülmek yasaktı, ağlamak makbul sayılıyordu.
Yalnız o değil.
Okul bahçesinde bütün gün "üzgün üzgün dolaşmakla" yükümlüydük.
Azıcık neşeli görünen çocuk öğretmenler tarafından
uyarılıyordu.
Koşmak, top oynamak falan da yasaktı.
Yeni kuşaklara fıkra gibi gelir ama gerçektir.
10 Kasım günleri, gerçi biz çocuklara bir şey ifade etmiyordu ama,
içki içmek de yasaktı.
"Eğlence yerleri" de kapalıydı.
Tiyatro, sinema, gazino, her yer.
Çemiş taşra belediyesi mantığıyla, tiyatro ile gazino arasında da
bir fark gözetilmiyordu. Hani ahlak zabıtasının kasabaya gelen her
tiyatro topluluğundaki kadın sanatçıları "muayeneye tabi tuttuğu"
yıllar...
Genelev de kapalı mıydı, çocuktum, bilmiyorum.
Sinemalarda ücretsiz olarak eski titrek belgeseller gösterilir,
halk arasında bunlara "Atatürk filmi" denirdi. Beşon kişi
seyrederdi.
İşin hoş yanı, bunların Muhsin Ertuğrul'un "Bir Millet Uyanıyor"
filminden alınmış çakma belgeseller olmasıydı. Bunu sonradan
öğrendik tabii.
Bütün bunlar da, "karşıdevrimci" olduğu söylenen Adnan Menderes
Türkiyesi'nde oluyordu ha...
Aklımız ermeye koyulduğunda, Türkiye Cumhuriyeti'nde daha başka
nelerin "çakma" olduğunu araştırmaya başladık.
Başlamaz olaydık...