Kara Hafta İstanbul Festivali diye bir "etkinlik" varmış...
"Polis romanları" şenliği...
Adı hafta ama kendisi iki gün sürüyor, 23-24 Kasım. Akıllıca
hesaplanmış, kitap fuarı kapandıktan sonra. Pera Palas otelinde
(elbette.)
Şeref konuğu, Mike Hammer!
Eskiden yazarlar adına düzenlenirmiş, bu sefer "karaktere
odaklanmışlar"...
Etkinlikte nelerin etkin olacağı belli değil, daha sonra
açıklayacaklarmış. Herhalde Ahmet Ümit, ayrıca sevgili kardeşim
Celil Oker gibi polisiye yazarlarımız da birtakım konuşmalar
yaparlar.
Edebiyatın bu "alt türü" eskiden bizde yoktu. Pek pek Cingöz Recai
gibi birtakım özenti ve zorlama ürünler görülüyordu.
Çünkü insanımız "birey" değildi.
Bizim katiller öyle uzun uzadıya ölçüp biçip cesedi şöminenin önüne
yerleştirmiyorlardı, bizde "malikâne" mi vardı da şöminesi
olacaktı, havuzlu villa mı vardı da cesedi havuza atacaklardı?
Katil de genellikle uşak çıkmıyordu, bizde "butler" yoktu, zaten
Agatha Christie tercüme ederken "butler" kelimesine karşılık
bulamamıştık da uşak deyip çıkmıştık.
Bizim katil, "peki siz kazandınız" diyerek "centilmence" teslim
olmuyor, yirmi kişiyi doğramış herif "kader kurbanıyız icabında"
diye ağlıyordu.
Öyle elinde piposuyla cinayet çözmek için kafa patlatacak müfettiş
de yoktu, karakol falakası en çetrefil katili alimallah bülbül gibi
öttürüyordu.
Zaten katillerimiz de arsenik, siyanür, striknin gibi dolambaçlı
araçlar kullanmıyorlar, altıpatları çekip indiriyorlardı. İngiliz
katillerinin başlıca cinayet amacı olan "mirasa konmak" gibi
yollara tevessül etmezler, cinayetlerini "bu bana yapılır mı kahpe"
gibi açıklamalarla özetlerlerdi.
Sonra, özellikle seksenli yıllarda "Türk bireyi" ortaya çıktı.
Liberal ekonomiyle birlikte.
Polis romanları yazarlarımız da nihayet ortaya çıktılar.
Dikkat ederseniz, okuyucunun Oğuz Atay ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi
yazarların nihayet farkına varması da bu döneme denk gelir.
Çünkü Mickey Spillane'in bu ünlü karakteri ve onun maceraları, Dashiell Hammett, Raymond Chandler gibi büyük yazarların üçüncü sınıf bir kopyasıdır.
"Kâtibesi" Velda'dan tutun da (Kemal Tahir sekreter değil kâtibe diyordu), her romanda şaşmaz biçimde katil çıkan esrarengiz sarışına kadar... Hammett'in klasik eseri "Malta Şahini"nin dön dolaş taklitleri. (Kâtibenin orijinali de Effie.)
Keşke bu kara hafta bir Sam Spade ya da Philip Marlowe haftası olsaydı.
Haminnem rahmetli bana hep "iyi şeye heves et" derdi. Christie'yi, Simenon'u anladık da Ian Fleming haftası ne oluyor?
Peter Cheyney'i bilir misiniz? John Dickson Carr'ı da mı duymadınız? Ya William Irish namıyla maruf Cornell Woolrich? Biz onlarla büyüdük. İyi şeye heves edin.