Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla yirminci yüzyıl bitti, "sol"
da büyük bir bunalıma girdi. Buna gerek yoktu, çünkü Sovyetler
Birliği kendine sol süsü veren emperyalist bir süper devletti.
Orada eşitsizlik ve sömürünün, üstelik diktanın, "polis devletinin"
daniskası vardı.
Solcular bir çağın bittiğini, başka bir çağın açıldığını gördüler
(hepsi değil tabii, kafası çalışanlar), fakat "yirmi birinci
yüzyılın solu nasıl olabilir, nasıl olmalıdır" sorusuna otuz yıldır
cevap bulamadılar.
Herhalde özgürlükçü ve demokrat olmalıydı! Yani komünist
olmamalıydı.
Bu arada, yeni solun "bilgisayar kullanan, Internet'e giren" bir
sol olmasını isteyen de çıktı, lakin bunları en koyu sağcılar da
yapıyorlardı! İnsan hakları, katılımcılık vb. her aklı başında
liberal sağcının destekleyeceği bir politikaydı.
Türkiye'de durum nedir?
Sol açısından, berbattır.
Türkiye'de komünistlerin bir kısmı "müzelik" konumuna sımsıkı
sarılıyor, bir kısmı faşizme kaydı, bir kısmı da Kürt
milliyetçiliğine yazıldı. Hepsi de "Tayyip düşmanlığında"
birleşiyorlar.
Hiçbir şansları olmamıştır, yoktur ve olmayacaktır. En parlak devri
sayılan 1965 yılında bile sosyalist sol ancak yüzde 3 oy
toplayabilmişti, üstelik...