Bu ülkede "seçmeli ders" kavramının da suyu çıkarıldı.
Hem de ODTÜ gibi "seçkin" olduğu varsayılan bir
okulda.
İhtiyaç duymadıkları seçmeli dersleri alıyorlarmış, böylece yer
kapatıp para karşılığı başkasına devrediyorlarmış. Hem de dolar
cinsinden! AA ya da BA alınması garanti derslerde bu ücret 110
dolarmış, daha "kofti" derslerde 75 dolara kadar
düşüyormuş...
Çünkü kontenjan var ve çabucak doluveriyor.
Hey gidi anlı şanlı ODTÜ... Deniz Gezmiş'lerin
döneminden, elli yılda nereden nereye...
Bizim zamanımızda... Seçmeli dersler gene hor görülürlerdi ama
hiç olmazsa parayla alınıp satılmazlardı.
Boğaziçi'nde rahmetli Ali Alparslan'dan seçmeli Osmanlıca
dersi almış ve çok faydasını görmüştüm.
Buna karşılık aramızda "yazı" ile "dil"i ayırt
edemeyen, her gördüğü eski yazıyı Kur'an-ı Kerim sanan hamşolar
dolaşıyorlardı...
Daha sonraları, "Harbiye Nezaret-i
Celilesi" yazısını Kelime-i Tevhid sananlar da gördük.
Eski yazıydı ya...
Bir yakınım anlatmıştı: Beşiktaş'ta komşularının boşalttığı evde
gezinirken eski yazıyla bir kitap görmüş.
Alıp eve getirmiş. Bir kız arkadaşı da yanında. Kız çok
heyecanlanmış, başını örtmüş. Kur'an sanmışlar.
Rahmetli babası kitaba bir bakmış, bir kahkaha atmış.
Meğerse kitap Reşat Nuri'nin
ünlü "Çalıkuşu" romanıymış!
Ama desenize, bir "meşrutiyet öğretmeni" olan ve aşk
acısıyla İstanbul'dan uzaklaşıp
Anadolu'ya giden Feride'yi bir "cumhuriyet
kızı" sanan hamşo da çoktur.
Çünkü okumamıştır, okusa da düşünmemiştir.
Bu ülkede, 31 Mart olayını 31 Mart'ta kınamaya kalkanlar da
vardır.
Bu pek sıkı cumhuriyetçiler, daha "rumi" takvim
ile "miladi" takvim arasındaki farkı bilmezler ve 31
Mart'ı ille de protesto etmek istiyorlarsa bunu 13 Nisan'da
yapmaları gerektiğini düşünemezler.
31 Mart'ın cumhuriyetle ne ilgisi varsa...
Bu da, temelde yalnızca İttihatçı olduklarını kanıtlayan
örneklerden biridir.