Müritleri olan güzel kızlarla yakışıklı oğlanları yatakta
"halvet eden" ve seyrine bakan örgüt lideri görmüştük.
Yakından izliyordu! Hem de pek yakından.
Buna bir de Arapça kokan bir isim uydurmuştu, kendi kafasındaki
çarpık din anlayışına göre "bilmemne nikâhı gözetim altında"
yapılırmış, siz dikiz anlayınız. Ne İslam'da böyle bir sapıklık
vardı ne de herhangi bir dinde. Herifin derdi başkaydı. Zaten güzel
olmayan kızları ve yakışıklı olmayan çocukları örgüte almıyordu.
Bir de babasının çok parası olacaktı tabii...
Bin beteri varmış meğer!
Fetullah'ın sakalının kılından muska yapıp boynuna asanları
biliyoruz. İçlerinde pek çağdaş bürokratlar da var.
Fetullah'ın terini sildiği kâğıt peçeteyi yutanlar da var, evet,
hürp diye yutanlar...
Herhalde o terden o kişiye bir kuvvet geçiyor. (Öldürdüğü hayvanın
etini yiyince onun kuvvetine de sahip olmak sanısı, en ilkel
toplumlarda gözlenen bir "ritüel"dir. Eh bu da bizim ilkellere
mahsus demek ki.)
Şimdi, Fetullah'ın ayakkabısına su doldurup içenlerin de (böğk!)
olduğunu öğrendik. (Bunu Batılılar da yaparlar ama onlar opera
sanatçısının ayakkabısına şampanya doldurup içerler, kadın
şarkıcının tabii. Gene de bir böğk daha.)
İşte Amerikalı gazeteci Dexter Filkins yazıyor The New Yorker
dergisinde. Ona da örgütten ayrılan Sait Alpsoy anlatmış.
Saygın bir dergidir, adam da Pulitzer ödülü sahibi, herhalde
asparagas değildir. Olmamalı.
Peki o pisliği içince Fetullah'ın hangi "meziyeti" geçiyor
bunlara?
Bunun bir adım sonrası, yemledikleri Hillary Clinton'un göbeğinden
rakı içmek olmalı ki, oturak âlemi yaparlar mı bilmem...
Üstelik başkan adayı hanımın yaşı biraz geçkince, hani Beyonce
falan olsa, ya da Kim Kardaşyan...
Canım belki bunun da meraklısı vardır, Amerikalılar MILF derler,
açıklamasını yazmayacağım.