Tartışma yeni değildir: Kırk beş yıl önce The Guardian
gazetesinde böyle bir makale okuduğumu
hatırlarım. "Cumhuriyete geçme zamanı gelmedi
mi?" diye soruyorlardı.
Yazarın başına bir şey gelmedi tabii, adliyede, hapislerde
sürünmedi.
Yalnızca fikrini söylüyordu.
Bizde 1918 yılında bunu yazsaydınız sizi kurşuna dizerlerdi.
Kraliçe'nin ölümüyle gene gündeme getiriliyor... Bazı Commonwealth
ülkelerinde bile "Yeni krala biat etsek mi etmesek
mi?" tartışması çıktı.
Bu yalnızca "akademik" bir tartışmadır.
Büyük Britanya halkı krallık "müessesesini" sever.
Elli yıl önce tanıştığım bir İngiliz kızı, "Bir kraliçem
olması bana gurur verir" demişti.
Bizde söyle de linç etsinler...
Çünkü, krallık ya da cumhuriyet olması da alt
tarafı "teknik" bir meseledir.
Cumhurbaşkanı gene sarayda oturacak, gene bir sürü masraf
edilecektir.
Devlet başkanı oralarda seçilerek gelmiş ya da anasından miras
kalmış, fark etmez. Önemli olan demokrasidir.
Demokrasi olduktan sonra devlet başkanı bir hoşluktan
ibarettir.
Sıkıysa Liz Truss'u başbakanlıktan alsın bakalım...
Elizabeth'in ölümünü dibine kadar sömürmeye pek hevesli magazin
basını, Kraliçe'nin köpeklerine kimin bakacağını bile
tartışıyor...
Bunun gibi, Charles gelmiş, o
gitmiş William gelmiş, o gitmiş Henry gelmiş,
fark etmez. (Henry tahta çıkarsa pis pis şakalar da yapılır:
"Karıları ne zaman öldürteceksiniz majesteleri?")
Sistem kuruludur, krizler olsa bile tıkır tıkır işler.
Mısır Kralı Faruk devrildiği zaman "Dünyada iki kral
kalacak" demişti, "biri iskambildeki kral, biri
de İngiliz kralı."
Krallık kimi zaman da "çimento" görevini üstlenir.
İspanyollar 1931 yılında cumhuriyete geçtiler, sekiz yıl
yaşatabildiler. Çok kanlı bir şekilde sona erdi.
Bugünkü kralın babası Juan Carlos, 1981 darbesine
cesurca karşı çıkınca İspanyol krallığı da demokrasisi de
perçinlendi. Kral televizyonda konuştuğu anda darbeci
Yarbay Tejero'nun işi bitikti.
Cumhuriyet olsaydı ayakta kalır mıydı yoksa İspanya 1936'da olduğu
gibi gene bir iç savaşa mı sürüklenirdi?
İşte böylece, kralın varlığını komünistler bile tartışma konusu
yapmıyorlar artık.
Peki bizde ne olabilirdi?
Vahideddin ileri görüşle ve cesaretle ağırlığını milli
mücadeleden yana koysaydı?..
Hatta kaçıp Ankara'ya gelseydi?..
Kimse onu reddedemez, geri gönderemezdi.
Ama Şehzade Ömer Faruk Efendi gelmiş.
İstanbul'dan İnebolu'ya ulaşmış.
Almamışlar. Geri göndermişler.
Osmanlı hepten de hain değilmiş yani...