İstanbul batıda Topkapı'da, kuzeyde Şişli'de biterdi.
Mecidiyeköy bile şehir dışıydı. Levent'e "kurtların
indiği" söylenirdi. Bakırköy'ün İncirli
"mevkiine" arabası olan az sayıda kişi hafta
sonları ayran içmeye giderdi.
"Karşı yaka" ayrı bir dünyaydı, eğlence yerleri,
sinemaları farklıydı (Rex, Süreyya, Atlantik)... Pazartesi
sabahları sınıfta buluşunca biz "Emek'e,
Atlas'a, Yeni Melek'e gittim" diye konuşurken
karşı tarafın çocukları da "Rex'e gittim, Atlantik'e
gittim" derlerdi, tuhaf tuhaf bakardık.
Köprü möprü yoktu. "Karşıya geçmek" zahmetliydi.
Uzun işti.
Köprü yapılınca yeni çıkan "Taksim-
Kadıköy otobüsü", "Şişli-Bostancı
dolmuşu" gibi kavramlar bize bilim-kurgu gibi
gelmişti...