İttihatçılar'ın "Hele bir gelelim, gerisi kolay" alışkanlığına
ilk dikkat çeken Kemal Tahir olmuştu. Biz de defalarca yazdık.
Şimdi bazı muhalif yazarların da bunu nihayet görmeleri
sevindiricidir.
İttihatçılar tek amaç olarak kendilerine "Anayasa'yı yeniden
yürürlüğe koymayı" seçmişlerdi. Sonrasını bilmiyorlar ve
göremiyorlardı.
Anayasa'yı "her derde deva" sanıyorlardı.
Laf aramızda, en başında Mithat Paşa da öyle sanmıştı.
Günün birinde başardılar. Asıl büyük sorunlar ondan sonra patlak
verdi.
Bir "federalizm benzeri" sistem içinde azıcık özgürlük sağladıkları
her halk hemen ayrılmaya kalkıyordu...
Üç yıl içinde yüz seksen derece politika değiştirdiler, ırkçılığa
saptılar.
Buna "fikir sefaleti" denmez de ne denir?
Asıl bu, imparatorluğu dağılmaya götürecek en kestirme yoldu.
Nitekim öyle oldu.
Bugün için de geçerlidir.
Birbirine hiç benzemeyen hatta taban tabana zıt insanları
biraraya getiren tek şey Tayyip Erdoğan'a duydukları derin
nefret...
Hele bir gitsin, gerisi kolay... Sanıyorlar.
Eski Anayasa'yı geri getirmekten öte bir programları yok.
Bunu da "güçlendirilmiş parlamentarizm" şekerine bulayıp yutturmaya
çalışıyorlar.
"Para dağıtacağız"dan öte bir ekonomi planları da yok.
Proje adını verdikleri birtakım zırvalarla vaziyeti idare etmeye
bakıyorlar.
Bu insanlar devlet yönetmeye "ehliyetli" değildirler.
Uyumsuz bir koalisyon kurarlar ve kısa sürede birbirlerini yemeye
koyulurlar.
Kaç kere seyrettiğimiz filmi yeniden seyrederiz.
Bundan önce çeşitli "fetret devirleri" yaşadık, 1960-65 arası,
1971-80 arası, 1991-
2002 arası...
Bu sefer de süresi kestirilemeyecek yeni bir fetret devri
başlar.
Türkiye bir kere daha vakit kaybeder.
Yalnız vakit kaybetse gene iyi...