Propagandanın da bir "raconu" vardır.
Propaganda "öküzce" yapılmamalıdır.
Örneğin, "2019'dan itibaren Tayyip Erdoğan bankalardaki
döviz hesaplarınıza el koyabilir, canının istediği kurdan
liraya çevirebilir, banka kasalarınızı da zorla açtırıp
içindekilerialabilir" propagandası bir alçaklık örneğidir.
(Bir televizyon kanalında bu telaffuz edildi!)
Bu terbiyesizliktir, bu namussuzluktur.
Hadi "algı operasyonunu" da anlarız... Hiç olmazsa içinde
bir hınzırlık, bir hinoğlu hinlik yatar. Zeki insanların
rezilliğidir.
Ama bu tür öküzlükler...
Propaganda akıllıca yapılmalıdır.
"Avrupa Birliği'ne giremezsek ölürüz, biteriz,
mahvoluruz" edebiyatının bile bir temeli, yanlış ve
abartılı da olsa bir dayanağı vardır.
Ama "kısa bacaklı ve kıllı adamlar gelip ırzımıza
geçecekler" yaygarası ancak bunalımlı tazelerin çarpık
fantezilerini yansıtır, grinin bilmemkaç tonu gibi...
"Referandumda evet çıkarsa bir ağaç gibi tek ve hür ve bir
orman gibi kardeşçeyaşayamayacağız" fikri bile,
ahmakça yumurtlanmış da olsa bir "gönderme
alanına", bir referansa sahiptir. "Biz komünistiz ve
hayır oyu
vereceğiz" cümlesinin "şairane"tercümesidir.
Abartı, yalana yaslanmamalıdır.
Bakın ne okudum: Aydın Doğan'ın adamları İzmir'e gitmişler.
Ee, bundan bize ne? Marifet gibi anlatıyorlar.
Özellikle "bozkırlılar" deniz görmüşler, imbat
koklamışlar.
İyi. Umarız bardacık, gevrek ve kumru da yemişlerdir.
Şehir cıvıl cıvılmış. Gülen insanların güzel şehri bahara
uyanmış.
Daha da iyi. Yazın gitselerdi çok sıcak bulacaklardı.
Herkes enginar yiyormuş...
Girit usulü ot da tavsiye ederim, zeytinyağlı börülce, kabak çiçeği
dolması falan... Şevket-i bostan... Etli arapsaçı...
İçlerinde başarıyla zeybek oynayan bile çıkmış. (İzmirli
müdürlerine yağ çekiyorlar.)
Buraya kadarı, sıradan zevzeklik.
Fakat şimdi sıkı durun: İzmir'in bu kadar canlı, bu kadar neşeli,
herkesin bu kadar mutlu olmasının sebebi neymiş, biliyor
musunuz?
İzmir'de "özgürlük" varmış!