Eski Mısırlılar mumyalama işlemi sırasında ölünün iç organlarını çıkarırlar, "kanopik çömlek" adı verilen küçük kaplara koyarlardı. Hatta mide, bağırsaklar, akciğerler ve karaciğer için ayrı ayrı çömlekler vardı.
Neden? En çabuk çürüyen, "tefessüh eden" organlar bunlardır da ondan. Bunların mumyası olmaz.
Macaristan'da, Zigetvar'da, Kanuni Sultan Süleyman'ın iç organlarının gömülü olduğu tahmin edilen bir "yerleşke" kalıntısı bulunmuş. Hem cahil hem sorumsuz bazı basın mensupları bunu "Kanuni'nin mezarı ortaya çıkıyor" diye verdiler.
Kanuni'nin mezarı Süleymaniye Külliyesi'ndeki türbesidir, fatiha okumak isteyen buyursun, tutan yok. Zigetvar kazılarında bir kışla, bir hamam, bir de cami kalıntısı ortaya çıktığı için, sefer sırasında vefat eden ve bilindiği gibi Şehzade Selim Kütahya'dan İstanbul'a yetişene kadar ölümü gizli tutulan Kanuni'nin iç organlarının da "oralarda bir yerlerde" olacağı tahmin edilmiş, mesele bundan ibaret.
Suyunu çıkarmayınız.
Hiç boşuna aramayınız, dört yüz elli senede ne mide kalır, ne bağırsak, ne akciğer, ne karaciğer.
Meğer ki bir çeşit "kanopik çömleğe" konulmuş ve de üzerine "Sultan Süleyman Han bakiyesidir" falan yazılmış olmaya!
Bunu bulursanız amenna. Öbür türlü, bu iş biraz "çakma" kokacak.
Selanik'te Atatürk'ün doğduğu ev olduğu söylenen ama aslında öyle olmayan ev gibi. (Arkada daha küçük ve gösterişsiz bir evde doğmuş ama öndeki ev daha fiyakalı olduğu için onu seçmişler.)