Bundan elli beş yıl kadar önce bir Akba Yayınevi vardı, hani
amblemi kedi kafası... Sonradan gerçek adının Cornell Woolrich
olduğunu öğrendiğimiz William Irish ile, sonradan gerçek adının
John Dickson Carr olduğunu öğrendiğimiz Carter Dickson ile orada
tanıştık.
Hediyesi beş lira... Kimi zaman bütün bir haftalık harçlığımı yutan
o "polis romanları" bana derin bir okuma zevki aşıladılar.
Hepsini sakladım (sonradan hepsinin İngilizce asıllarını da okudum
tabii). Zaman zaman tozlu ve sararmış sayfalarını açar okşarım,
evet, okşarım. Aramızda bir aşk ilişkisi vardır.
Akba Yayınları'nın bir özelliği vardı.
Romanların "asıllarında" asla bulunmayan bir özellik.
Kitabın sonuna doğru, yayıncı rahmetli İhsan Uras bir bölüm ekler,
bir çerçeve açar, orada şöyle derdi: "Dedektif olabilir misiniz?
Buraya kadar katili bulmanız için gerekli bütün ipuçları verildi.
Haydi bakalım, sıra sizde!"
Çok düşünür ve tabii asla bulamazdım katili!
Bakın şimdi size benzer bir "problem" sunacağım.
Tarih 15 Mayıs 2015... Kemal Kılıçdaroğlu, Fetö'nün yayın organı
Zaman gazetesini ve Fetö'nün has adamı, "medya imamı" Ekrem
Dumanlı'yı ziyaret ediyor.
Tarih 20 Mayıs 2015.. Yani beş gün sonra... Kılıçdaroğlu, Hürriyet
gazetesine yaptığı bir açıklamada "MİT TIR'larının görüntüleri var,
ben seyrettim" diyor. Nerede ve ne zaman seyrettiğini
belirtmiyor.
Tarih 27 Mayıs 2015... Yani bir hafta sonra... CHP milletvekili
adayı (hemen birkaç gün sonra meclise girecektir!) ve Hürriyet
gazetesinin eski yöneticisi Enis Berberoğlu, MİT TIR'ları kasetini
(ya da flaş belleğini, neyse işte), Cumhuriyet gazetesi yöneticisi
Can Dündar'a "elden" teslim ediyor. (Mahkeme kararıyla
sabittir.)
Aynı gün Dündar, HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder'e telefon
ediyor...