Bankalar tarafından soyulmaktan bıktık.
Evet, "finanskapital" bizi gaddarca soyuyor. (Bu terimi hayatında
hiç duymuş muydun solcu lider Kemal Bey?)
Banka yönetimlerinin çalışanlarına verdiği talimat da
"müşteriyi........" şeklinde, buraya yazılamayacak kadar ağır ve
çirkin bir emirdir.
Yapmayanı zaten kapının önüne koyuyorlar. Küfürü yiyenler de banka
yöneticileri değil, üç kuruşa çalıştırılan bu çocuklar
oluyorlar.
Zaten "telefon bankacılığında" da belirtiyorlar, "bu konuşma kendi
güvenliğiniz için kayıda alınmaktadır"...
Küfür etmeyelim diye...
Yok canım? Nereden benim güvenliğim oluyormuş, asıl senin
güvenliğin için!
Kenan Evren'in 1980 yılında Demirel, Ecevit ve Erbakan'ı "kendi
güvenlikleri için" içeri tıkması gibi bir şey yani.
Üç dakikada bir çalan telefonlardan da bıktık.
Hastan var, yolda yolcun var, beklediğin haber var... Zırrr
telefon, acaba kötü bir şey mi oldu diye sarılıyorsun telefona...
Hayır, banka kredi veriyormuş, ya da müteahhit apartman dairesi
satıyormuş.
Şabalak bir kızı oturtuyorlar telefonun başına, yüz vermezsen
"görüşmeyi sonlandırıyorum" diyor...
"Konuşmayı bitiriyorum" demeyi bilmiyor, görüşmeyi
sonlandırıyor.
Hani, "tedavisi yapılıyor" demek yerine "tedavisi
gerçekleştiriliyor" diyen hamşolar gibi...
Arada "aman iyi be tamam, krediyi almazsan alma, bana ne" diyebilen
cesur, mert ve kahraman Türk kızları da çıkmıyor değil tabii!
Kimi zaman da soğuk ve sevimsiz bir bilgisayar sesi... Hani
havaalanındaki, Cem Yılmaz'ın deyimiyle "deli karının" sesi gibi:
Üç... Beş... Dört... Numaralı kapıdan...
Kredi kartı borcunu istediğin kadar kuruşu kuruşuna öde, mutlaka ve
mutlaka beklenmedik bir borç daha çıkarıyorlar. Cart ücreti, curt
parası, zırt kesintisi, pırt tutarı, mutlaka eksik kalan birşeyler
icat ediyorlar.
Birşeyler ödenmemiş kalacak ki "tamamı ödenmemiş muamelesi"
yapsınlar da haşırt diye faiz geçirsinler!
On yedi lira yetmiş altı kuruş için hadi kalk tekrar banka
şubesine...
Bunu telefon şirketi de yapıyor, nasıl oluyorsa mutlaka "eskiden
kalmış ve ödenmemiş bir fatura" icat ediyorlar. Bunlar çoğu zaman
on lira, yirmi lira gibi "müşteri için önemsiz, can yakmayacak"
miktarlar.
Ama bu milyonlarca kişiyle çarpılınca ortaya amansız rakamlar
çıkıyor.
Bankaların ATM makinelerinin "küsuratı" tuttuğu, vermediği
gibi...
Bu yoldan toplam kaç milyon lira zorunlu olarak bir süre daha
bankada tutulmuş oluyor, bir düşünün.
Hiçbirinden de bizi finanskapitalin bu amansız soygunundan koruyacak bir tepki, bir çaba, hiç olmazsa iki çift laf duymadık.
Senin bu konuda bir bilgin, bir fikrin, bir diyeceğin var mı Muharrem?
Yoksa kuantum teorisinde yeri yok mudur emekçi kazıklamanın?
"CHP'yi kurtarırlarsa vatanı kurtaracaklarını" sanan basın yiğitleri, alo?