Yeğenimin ikizleri var, özel bir okulda altıncı sınıfa
gidiyorlar. Cin gibi afacanlar.
Geçen gün bunlar "yazılıya" girmişler.
Eskiden "yurttaşlık bilgisi" denirdi, biz öyle okuduk,
şimdi "sözel" mi ne, saçmasapan bir isim uydurmuşlar.
(Sözle sazla ne ilgisi varsa, din dersiyle coğrafyayı, tarihle
psikolojiyi birbirine harman edip dayıyorlar. "Atatürkçülük
dersi" bile varmış, ağzım açık kaldı.)
Bunlara monarşi nedir, demokrasi nedir gibi birtakım temel bilgiler
veriliyor.
Ama yalan yanlış veriliyor.
Öğretelim derken çocukların kafalarını büsbütün
karıştırıyorlar.
Çünkü ortalıkta "eğitimci" sıfatıyla dolaşan bazı
kazmalar kendileri de bilmiyorlar.
"Suudi Arabistan monarşi midir teokrasi mi?" gibi
budalaca sorular sorulmuş...
"İkisi de" diyemiyorsun, cevap anahtarında öyle
bir "şık" yok.
Bu da eğitim oluyor.
Şuracığa yazalım, bir kere daha yazalım da açıklığa kavuşsun.
Bir ülke hem monarşi hem teokrasi olabilir.
Örnek, Suudi Arabistan.
Bir ülke hem cumhuriyet hem teokrasi olabilir: İran.
Bir ülke hem monarşi hem demokrasi olabilir: İngiltere, İspanya,
Hollanda, İsveç, Norveç, Danimarka.
Bir ülke hem cumhuriyet hem diktatörlük olabilir: Nazi Almanyası ve
Sovyetler Birliği.
Bu kavramların bir kümesi devletin yapısını, öbür küme yönetim
tarzını belirler.
Elmalarla armutlar nasıl toplanamazsa, bunlar da toplanamaz.
"Cumhuriyet ile demokrasi aynı şeydir" demek, "Ben
eşeğim" demekle eş anlamlıdır.
Ne yazık ki bazı kazmalar bunu halkımıza böyle öğrettiler.
Amaçları elbette Kemalizm propagandası yapmaktı.
Kemalizm uğruna yalan pompalanıyor.
Bir tarihte kazmanın biri de "Çok partili sisteme geçmek
için otuzlu yıllarda gerekli bütün önlemler
alınmıştı" yazmaktan utanmamıştı...
Çünkü bilmiyor, öyle sanıyor.
Çünkü ya öyle olmasını istiyor ya da ona öyle öğretilmiş.
"Bana bir tek örnek göster" demiştim, gösterememişti.
Bunları konuşurken ortaya acı bir gerçek daha çıktı:
Çok kişi, Stalin'i Sovyetler Birliği'nin cumhurbaşkanı ya da
başbakanı sanırmış meğer!