İsmi lazım değil, çünkü ister Ahmet olmuş ister Mehmet, önemli
değil...
Yaptığı önemli. Daha doğrusu, kötü maç anlatıcısı ağzıyla
söylersek, "gerçekleştirdiği" etkinlik.
(Sakatlanan futbolcu tedavi edilmiyor, "tedavisi
gerçekleştiriliyor" ya, onun gibi.) Çünkü bu bir etkinlikmiş, tek
kişilik bir etkinlik.
Etmiş de ne etkinlik etmiş bu adam?
Bisiklet sürmüş.
Pedal çevirmiş.
Ama önemli bir özelliği var, etkinliğini "Atatürk Sevgisi" adıyla
gerçekleştirmiş. İsim takıyor.
Ben de merak ettim, acaba Cedi Osman da o üçlükleri Atatürk aşkıyla
mı atıyor, anasının öpücüğüyle mi, yoksa kepek şampuanına duyduğu
sonsuz saygı ve bağlılıkla mı? (Hani Ekpe Udoh vardı ya, Atatürk
hakkında gerçekleştireceği projeleri yüzüstü bırakıp Amerika'ya
dönmüştü...
Çocuğu Anıtkabir'e götürüp götürüp resmini çekiyorlardı... Kitap mı
yazacaktı, film mi çekecekti, merak etmiştik...) Ata sevgisiyle
pedal çeviren adam, İstanbul'dan kaptırmış Anıtkabir'e kadar
gitmiş. Böylece Atatürk değerlerine "dikkat çekmiş"...
Anıtkabir'i gördüğünde de çok duygulanmış, gözleri dolmuş, "içinden
birşeyler kopmuş"...
Kadın olsaydı, Aziz Nesin "o kopan, sutyeninin kopçası olmalı"
derdi, böyle bir öyküsü vardır.
Geçen yıl da gene İstanbul'dan İzmir'e gitmişmiş, orada içinden
neler kopmuş acaba?
Bendeniz eskiden İzmir'e gidip Nümune Pavyon'un sokağına vardığımda
içimden çöp şiş, torba yoğurdu, kavrulmuş soğan ve kimyon
kopardı... Biz ne anlarız asil duygulardan?
Bisikletçi dostumuz şimdi de gene İstanbul'dan kaptırıp Samsun'a
gidecekmiş.
Nedenini, anlam ve önemini sormaya gerek yok.
Yazıya denk düşürmek için Atatürk'ün bisikletçilerle ilgili özlü
bir sözünü çok aradım, bulamadım. "Türk şoförü en asil duyguların
insanı" olduğuna göre, Türk bisikletçisi de birşeylerin insanı
olmalı değil miydi?
Bisikletçinin zeki, çevik ve ahlaklısını severdi, onu biliyoruz
da...