Alp Er Tunga öldü mü, Atatürk'ün "partili cumhurbaşkanı" olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Yazmayan, hatırlatmayan köşe yazarı da pek kalmadı gibi.
CHP amigoları bu tarihi gerçekte "tahrifat" yapamayınca, "canım, vaktiyle olmuş bir hata, şimdi ona mı dönmek istiyorsunuz" ayaklarına yattılar.
Eleştiri oklarını kendi genel başkanlarına yöneltmeleri gerekirdi...
Yöneltecekler yöneltmesine de, hazretin referandumda iyice madara olmasını bekliyorlar (bugüne kadar olduğu yetmemiş.) Bir de onun yerine getirmeyi planladıkları Muharrem İnce'yi iyice tartmaya çalışıyorlar, yeni bir Metin Feyzioğlu fiyaskosu yaşanmasın...
Çünkü Kılıçdaroğlu hem partili devlet başkanlığına karşı çıkıyor, hem de yerli yersiz "cumhuriyetin kurucu ayarlarına dönmeyi" teklif ediyor.
O kadar cahil bir adam ki, "altı okun" ancak 1931'de, yani cumhuriyetin sekizinci yılında icat edildiğini de bilmiyor, onu da kurucu ayar sanıyor. (Partisinin Hasan Saka diye bir başbakanı olduğunu da geçenlerde yeni öğrenmişti... Hatırlarsanız, Atatürk'ün, ölümünden iki yıl sonra açılan Köy Enstitüleri'ni kurarak "işe başladığını" söyleyecek kadar da uçmuştu...) Beyinsiz bir gazeteci ve yazar olarak, şu gerçeği Kılıçdaroğlu'nun bile rahatlıkla okuyup anlayabileceği şekilde büyük harflerle yeniden yazalım:
CUMHURİYETİN KURUCU AYARLARI ARASINDA "PARTİLİ CUMHURBAŞKANI" DA VARDIR.
Atatürk de öyledir, İnönü de, Bayar da.
Sayın Kılıçdaroğlu'na özel bir bilgi de sunalım: Bayar dediğimiz Celal Bayar, üçüncü cumhurbaşkanımız ve de Demokrat Parti'nin kurucusu ve genel başkanıdır... Şimdi kalkıp da "Celal Bayar diye bir cumhurbaşkanımız mı vardı?" diye sormayınız ya da "ben o zamanlar çocuktum, hatırlamıyorum" demeyiniz.
"Partisiz cumhurbaşkanı", 27 Mayıs darbecilerinin yumurtladıkları bir garabettir.
Aslında partisiz cumhurbaşkanı isterken, "seçilmiş iktidarı kontrol edecek emekli bir bürokrat, tercihan asker" demek istiyorlardı!