Balon uçurmaya bayılıyorlar. "Çamur at izi kalsın" taktiği...
Hani şu aşağılık "bayrağı değiştirecekler, milli marşı değiştirecekler, başkenti değiştirecekler" palavrası gibi.
Bir kısmı da bu balonlara samimi olarak inanıyor, "bunlar yapabilir" önyargısıyla...
Sizin de bir kısmınız Adriana Lima'yla, bir kısmınız Fatih Terim'le kırkılırken herhalde farkına varamadınız: CHP saflarından "Çankaya Köşkü'nü yıkacaklar, TBMM binasını yıkacaklar" yaygarası yükseldi.
Cumhurbaşkanlığı'nın Beştepe Külliyesi'ne taşınmasından sonra Çankaya Köşkü başbakanlığa bırakıldı, eh, iki yıl sonra da "başbakanlık" diye bir müessese kalmayacak ya...
Yıkılmayacak. Yeni bir "fonksiyon" elbette uydurulur.
Devlet konuk evi olabilir, "hariciye külliyesi" olabilir, yeni kurulacak bir üniversite olabilir.
Kılıçdaroğlu "Beştepe'yi ODTÜ'ye vereceğim" demedi mi, demek ki olabiliyor, buraya da bir Çankaya Üniversitesi attırırsınız, olur biter.
Pardon, öyle bir üniversite zaten varmış. O zaman bunun adı da Atatürk olsun. "En Hakiki ve de Öz Atatürk Çankayası Üniversitesi" nasıl?
Hiçbir anayasa, cumhurbaşkanının "nerede oturacağını" kurala bağlamamıştır.
Kaldı ki, bugünkü Çankaya, "ilk" Çankaya değildir.
Kutsalsa, niçin eski köşkü bıraktınız da yeni binaya geçtiniz?
"İhtiyaca cevap vermiyordu", değil mi? Eh, demek ki olabiliyormuş böyle durumlar.
Niçin, tehcirde yokedilmiş bir Ermeni'nin İttihat ve Terakki belediyesi tarafından el konulmuş bağ evini bize yıllarca "Ankara'da bir Rum tacir varmış, Mustafa Kemal Paşa'yı da pek severmiş, rahatça otursun diye evini bağışlamış" şeklinde yutturdunuz?
"Rum tacir nasıl oluyor da Yunan ordusunun tozunu atan Mustafa Kemal'i pek seviyor?" sorusu da bizim çocuk aklımıza gelememişti.
Keza, TBMM...