Bilirsiniz, bendeniz geri zekâlıyım, kitap mitap okumam, elifi görsem mertek sanırım, hele tarihten hiç anlamam. Bu nedenle, kafamı kurcalayan bir soru var: Bizde niçin "küçük tarihçilik" gelişmedi?
Fransa'da bu türün babası, asıl adı Theodore Gosselin olan "G. Lenotre", meraklısı bilecektir... "La petite histoire"... Gündelik ayrıntılar tarihi...
Büyük keyifle okunan yüzden fazla kitabı vardır (babam beni "Fransız mektebine" göndermişti ya, bunların bir kısmını öyle okudum), özellikle Fransız Devrimi uzmanıdır.
"Robespierre nerede otururdu?" gibi sorulara cevap aramıştı. (Gittim buldum. Saint-Honore Sokağı'nda, marangoz Duplay'in evinin üst katında... Avlunun dibindeki Duplay'in marangoz atölyesini şimdi lokanta yapmışlar, adı da elbette Cafe Robespierre!)
Örneğin Paris'te giyotinin sanıldığı gibi Concorde Meydanı'nın ortasına değil, kuzeybatı köşesine, aşağı yukarı bugünkü Crillon Oteli'nin önüne doğru kurulmuş olduğunu o bulmuştur. (Keza... "The Tudors" dizisini izlemiş, Londra Kulesi'ni gezerken Anne Boleyn'in kafasının kesildiği darağacını görüp heyecanlanacak Türk turistleri... İnanmayınız, sizi kandırıyorlar! Orası, Kraliçe Victoria döneminde yapılan restorasyon sırasında turistler için uydurulmuş "çakma" bir noktadır... Asıl darağacı Beyaz Kule'nin arkasında, kadıncağızın yattığı Saint Peter şapeline yakın bir yerdeydi.)
Bizde pek pek, İstanbul'un küçük tarihini yazmış Reşat Ekrem Koçu mu sayılabilir bu türün ustalarından? Şimdilerde Gökhan Akçura. Türkiye'yi kurtarmaya çalışmadığı zamanlar Murat Belge.