Son umutları Recep Tayyip Erdoğan'a "emr-i Hak" vaki
olması...
Çünkü "emr-i Fetullah" uygulanamadı!
Ameliyat masasında öldürüp "yattı kalkamadı" yapacaklardı...
Bir yandan da ortalığa "Erdoğan kanser olmuş, gidiciymiş"
söylentisini yaymaya çalışıyorlardı.
Hatta bizim şu "Sevr tutkunu" profesör, kimden "tüyo" aldıysa
artık, gözümün içine baka baka "bu herif ölecek" diyordu.
O zaman buna bir anlam verememiş, kullandığı kelimeye bozulmakla
birlikte gülüp geçmiştim.
Emr-i Fetullah, daha sonra, 15 Temmuz gecesi "otelde basıp
temizleyin" şeklinde tecelli etti.
Gene beceremediler. Tabanları yağlayıp dağlara kaçtılar.
Şimdi işi doğaya bıraktılar, "bir şey olur" diye bekliyorlar.
Yalnız Fetöcüler değil, muhalif köşe yazarları da.
İçlerinden birisi bir kitap yazmış, bu kitapta "Azrail'in elinden
kaçmaya çalışan bir padişah" anlatılıyormuş. Padişah ölümden
kurtulamıyormuş tabii. Ünlü "Semerkand kıssasının" çarpıtılmış bir
çeşitlemesi. Veziri padişah yapmışlar.
Bu öykünün "hazmedilmesi, düşünülmesi" gerekiyormuş. Kitabı
"evinizin vazgeçilmezleri" arasına koyacakmışsınız.
Ne mana?
Yoksa çaktırmadan Kılıçdaroğlu'na da mı laf dokunduruyorlar: "Doğru
dürüst bir muhalefet liderine başka türlü kavuşamayacak mıyız
yahu?" Öylesi de çirkindir böylesi de. Bunu bilsinler.
Bir yandan da referandumda evet oyu vereceklere korku salmaya
çalışıyorlar:
Siz bu Erdoğan'ı devlet başkanı yapacaksınız ama, sonrasını
düşündünüz mü? Ya ölürse?
Erdoğan bir fanidir. O da ölecek biz de öleceğiz.
Ona bir şey olursa yerine başkası bulunur.
Ama bunun "sizin partiden" olacağını hiç sanmam kardeşlikler.
Derken, Meral Akşener konuya bambaşka bir boyut getirdi...
Evet, Emine Ülker Tarhan bile evinin kadını oldu, oturdu dolma
sarıyor, Meral Hanım ortalıkta dolaşmayı sürdürüyor.
MHP'yi ele geçirmeye çalıştı, başaramadı.
Şimdi "Fetöcülükten içeri girme tehlikesi" de başının üstünde
Damokles'in kılıcı gibi sallanıyor...
Konuşuyor. Konuşmaya devam ediyor.
Konuşması kimsenin umurunda değil de ne hikmetse Aydın Doğan'ın
haber ajansının ve de gazetesinin umurunda!