Ecevit'in yetmişli yıllarda sosyaldemokrat olduğunu herkes bilir. Fakat doksanlı yıllarda "neci" olduğunu hiçkimse anlayamamıştır.
Milliyetçiydi, diyeceksiniz... Sanki 1974 yılında milliyetçi değil miydi?
"Demokratik sol" adıyla ortaya attığı, ne idüğü belirsiz bir ucube, "nasyonal sosyaldemokrasi" benzeri bir şey olarak kaldı. (Öyle olduğu için de bugün oy oranı yüzde 0.07 düzeyindedir... Komünist Parti ondan daha fazla oy toplamaktadır.)
Bu siyasetin "ideologu" da, Ecevit'in sağ kolu, geçen gün dokuzuncu ölüm yıldönümünde anılan İsmail Cem olmuştur.
İsmail Cem İpekçi yani... Solcu okurlarında allerji yaratmamak için İpekçi soyadını büyük bir titizlikle bütün meslek hayatı boyunca saklamış olan gazeteci, sonra da politikacı.
Esaslı bir sosyaldemokrattı. Komünistlerin nefret ettikleri Karl Kautsky'yi savunan ve yücelten bir kitabı bile vardır. (Komünistler Kautsky'den niçin nefret ederler? Çünkü Lenin öyle uygun görmüştür.)
Sosyaldemokrasi, "devletin partisinden toplumun partisine bir türlü geçemeyen" CHP içinde parlar gibi oldu ama tutunamadı, ondan kopup yeni bir parti oluşturunca da (DSP) hepten yokoldu gitti.
Yok, Ecevit'i 1999 yılında iktidara getiremese bile epey yaklaştıran, CHP'yi de bir dönem meclis dışına iten, onun ve İpekçi'nin fikirleri değil, halkın "Apo'yu Ecevit yakaladı" sanması olmuştur...
Hep söyleriz, sosyaldemokrasi Türkiye'nin gündeminde değildir ve hiç olmamıştır.
Sosyaldemokrasi, "sermaye birikimini ve sanayileşmesini tamamlamış" ve "sınıf değiştirme yollarının artık tıkanmış olduğu" toplumlarda, ekonomik bölüşümü çalışan sınıflar lehine nihayet yeniden düzenleme, kapitalizmi frenleme çabasıdır. (Bunu böyle kısaca