Bu berbat dublaj diksiyonu yıllarca alay konusu olmuştu...
Eleştirmenlerimiz yazamıyorlardı. Sinema üretenlerle papaz olmaktan
korkuyorlardı.
Gene bir Attila İlhan, Yeşilçam sinemasını "kabak
ışık, kötü dekor" kullanmakla suçlayabilmişti neyse ki...
Sinemaya Yeşilçam deniyordu, sokaktan kinaye, ama asıl film
caddenin tam karşısında Alyon Sokak'ta dönüyordu.
Orada "11 Osman'ın figüranlar kahvesi" de vardı. Ama
büyük başlar okey ve at yarışı oynamak üzere
Azmi'nin kahvesini tercih ediyorlardı.
Türk sineması, lumpen seyirci için lumpenler tarafından üretilen
bir pespayelik anıtıydı.
Haaa, bir "solcu lumpen" kötü bir film yaparsa mesele
yoktu!... Solcuydu ya...
Yeşilçam yıllar boyunca binlerce film üretti.
İçlerinde filme benzer bir tek film vardır, Metin
Erksan'ın "Susuz Yaz" filmi.
Bir de, son sekansını çöpe atmak şartıyla Memduh
Ün'ün "Üç Arkadaş" filmi...
Ama o da Charlie Chaplin'den tornistandır...
Bir ara "Kırık Çanaklar" filmini de öne çıkarmak
istediler ama pek taraftar bulmadı.
Bunların dışında "kayda değer" iyi bir film yoktur.
Yeşilçam kuralları içinde "iyi olmaya çalışmış" ama
yetersiz kalmış filmler vardır.
Memduh Ün, Lütfi Akad gibi sanatçılar bir şeyler yapmaya,
bataklıkta çiçek yetiştirmeye çalışıyorlardı ama piyasa izin
vermiyordu.
Çünkü filmleri Anadolu işletmecisi finanse ediyordu.
Gerçi yapımcılar çok para kazandılar ama o parayla ya han
yaptırmayı ya da metreslerine kürk almayı tercih ettiler.
Çoğunu da kumarda yediler.
Sinemaya doğru dürüst
bir "teknik yatırım" yapılmadı. Anlı şanlı
sinemacılar "dolly" gibi, "chariot" gibi, "boom" gibi
kavramları reklamcılardan öğrendiler.
Oyuncuların "kostümlerini
kendilerinin getirdiklerini" öğrendiğim zaman ağzım
açık kalmıştı... Yıldızlar her yıl Avrupa'ya "gardırop
yenilemeye" giderlerdi, pespaye magazin basını da
bunun reklamını yapardı.
Işık çalışması yoktu. Sigara paketinin yaldızından üretilmiş
panolar "reflektör" görevi yaparlardı.
Hele dublaj... Türk sinemasını mahveden o dublaj...
Yıllar ve yıllar sonra "aktüel
sesle çekim" aşamasına geçebildiler.
Yıllar sonra o "35'lik Arriflex" kamerayı kımıldatmayı
becerebildiler.