Antalya'dan gene birtakım dedikodular... İki jüri üyesi "en iyi
film" seçilen eser yerine bir başkasını övmüş...
Över över, ne var bunda?
Tabii "adamını kayırdı", "ağırlığını koyup bastırdı"
gibi dedikodular çıkmış...
Çıkar. Altın Portakal'da ayak oyunu da bitmez dedikodu da.
Antalya'da jüri üyesi olmak gafletinde bulunmuştum, yıl
1990.
O tarihte SABAH gazetesinde köşe yazarıydım (bir arpa boyu yol
gitmemişiz yani!)
Başlıca iki film çekişiyordu: Halit Refiğ'in "Karılar Koğuşu" ile
Yusuf Kurçenli'nin "Karartma Geceleri"...
Biri Kemal Tahir'in, öteki Rıfat Ilgaz'ın romanlarından alınma.
Bunlardan birincisi, birtakım eşekler tarafından "sağcı" kabul
ediliyordu...
Çünkü işin içinde Halit Refiğ ve Kemal Tahir vardı. Üstelik yapımcı
da Türker İnanoğlu.
Film baştan sona bir Nazım Hikmet güzellemesiydi. Filmin sonunda,
Kemal Tahir'i oynayan Kadir İnanır, duvarında asılı Nazım
portresine baka baka bunu açık açık da dile getiriyordu... Filmde
şu ya da bu nedenle dar yere düşmüş insancıkların dramları
işleniyordu...
Bu film sağcıymış!
Gene mapus damına düşen bir başka yazarın dramını Tarık Akan
(elbette!) oynuyordu.
Tarık solcu ya... İyi bir oyuncu olmayabilir, kütük gibi kameraya
baksın yeter...
Kadir İnanır'dan farkı, birinin oynaması, ötekinin işkence
sekansında soyunmasıydı!
Jüri müri palavraydı... Kimin kime ve neye oy vereceği başından
belliydi.
Zaten tartışma falan da olmadı.
Jüri başkanı, bir başöğretmen edasıyla, önüne bakmayanları, kendi
aralarında konuşanları azarlıyordu.
Maç berabere bitti.
Ödüller "kardeş payı" yapıldı.
Kadir ödül aldı ama Tarık da aldı.
Yönetmen ödülü de paylaşıldı.
Meslek hayatının en başarılı çalışmasını yapan Hülya Koçyiğit
ödüllendirildi ama çok iyi oynayan Perihan Savaş güme gitti.
Haksızlığa uğrayan bir başkası da Tuncer Necmioğlu'dur (Mazmanoğlu
Abdullah kompozisyonu unutulmazdır.)