Bizim meslekte herkesin yazdığını yazmak değil, kimsenin
yazmadığını yazmak makbuldür.
Öyleyse "teröre boyun eğmeyelim,
alışveriş merkezlerini dolduralım" gibi çağrıların
bu fakirdeki karşılığı da, "hiçbir şey olmamış gibi"
davranıp bazı edebiyat eserlerinitanıtmaya
soyunmak olabilir. Kusura bakmayacaksınız.
Bombalar patladığı anda, ertesi gün de, daha ertesi gün de kimin ne
yazacağını adım gibi, hatta satır satır biliyordum.
Çünkü daha önce kaç kere okudum, hem de yıllardır.
Kusura bakmayınız, ben hamaset yapamıyorum.
Hiçbir işe yaramadığını bilecek kadar "hayat tecrübemiz" var
hepimizin.
"İlkokul kompozisyon dersine" de ev ödevi hazırlamıyorum.
Şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı, yaralılara acil şifalar...
Ve de "alışmayacağız" iddiası.
Hiç kusura bakmayınız, alıştık.
Sanki PKK denilen bu deyyus takımı (ya da onları güden ABD ve AB)
biz böyle yazdık diye pişman olacak, Türkiye'yi sarsalamaktan
vazgeçecek!
Sanki biz ağızlarına biber sürünce çok utanacaklar...
Sanki "yeter artık" çığlıklarımız yüreklerini yumuşatacak...
Bu kadar büyük adamlar olduğumuzdan haberim yoktu...
Neyse ki benim "egom" davul değildir.
Emekli orgeneral, eski genelkurmay başkanlarımızdan İlker Başbuğ
ara sıra çok kötü saçmalar ("ordumuzda darbe geleneği
yoktur!") ama ara sıra da taşı tam gediğine koyar...
"Biz PKK'yı altı ayda bir yeneriz zaten" demişti...