Bizim postalcı iftiharla takdim eder... "Atatürk'ü anlatırsın" demiştik ya, o da anlatıyor...
Rıfat Serdaroğlu'nu tanık göstermiş.
Bu adam eski bir bakan, AKP'nin yükselişini ve iktidarda tutunmasını bir türlü hazmedemeyen "Demirelci" ekipten. Tansu Çiller'in bakanıydı, hani Meral Akşener gibi canım.
Hani geçen seçimden önce bunlar Hüsamettin Cindoruk başkanlığında toplantı düzenlemişlerdi de, "bir şey yapılamaz" sonucuna varıp dağılmışlardı...
Serdaroğlu demiş ki: "Atatürk Cumhuriyeti'nde kimseye etnik kökeninden, inancından dolayı ayırım yapılmamıştır. Herkese fırsat eşitliği tanınmıştır."
Hay yaşa. Ağzına sağlık.
Biz de, "gayrımüslimlerin devlet memurluğuna kabul edilmemesi" skandalının Atatürk devrinde Türkiye'de yaşandığını sanıyorduk. Fakat askere alınıyorlardı.
Meğerse olay Patagonya'da geçiyormuş.
"Yahudiler para işlerinden anlarlar" diye Yahudi yedeksubayların yalnızca levazım okuluna gönderilmeleri, gayrımüslim erlere "kullanmayı öğrenmesinler" diye silah verilmemesi, Arjantin ordusunda gözlenen bir uygulamaymış.
"Bu ülkede azınlıkların bir tek hakkı vardır: Uşaklık etme hakkı, hizmetçilik etme hakkı" diyen de, anlı şanlı Mahmut Esat Bozkurt değil, Juan Peron çıktı.
"Ulan öküz Anadolulu" diyen de, Nevzat Tandoğan değil, Meksika diktatörü Porfirio Diaz... Zaten "Anadolulu" dememiş, "ulan öküz Aztekli" demiş.
Sayın Serdaroğlu, "cumhuriyet laiklik ilkesiyle herkesin inancına saygılı olmuştur" diyor.
"Din adamlarının ibadethane dışında, çarşıda pazarda dini kıyafetleriyle dolaşmalarının yasaklandığı" ülke Türkiye değilmiş, Papua Yeni Gine'ymiş.
Bu yüzden bütün papazlar orada şallak mallak geziniyorlar.
Fare zehiriyle mağaralarda öldürülenler de Zaza'lar değil, Zulu'lar. Olay Güney Afrika Cumhuriyeti'nde geçiyor.