Biz Irak'ın kuzeyi, Kore'nin bilmemneresi derken, Ankara'da,
mecliste önemli gelişmeler oluyor.
Yok, çay içerek maç seyretmeleri değil tabii mesele.
Uyum yasaları...
Yeni anayasaya göre, bir vatandaşın hem cumhurbaşkanlığına hem de
milletvekilliğine adaylığını koyması mümkün.
Daha doğrusu bunu kısıtlayan, sınırlayan bir madde yok.
Başından düşünülseydi daha iyi olurdu ama şimdi bu konu bir "uyum
yasasıyla" netleştirilecek.
Ve böyle bir şey olamayacak.
Ya biri ya öteki. En başından seçeceksin. "Yürütme uyduramadık
yasama verelim" yok yani.
Çünkü kazandıktan sonra başkanlığı seçerse meclis koltuğu daha
meclis toplanmadan boş kalır, milyonda bir ihtimalle mebusluğu
seçerse de başkanlık seçiminin tekrarlanması gerekir!
Böylece, Kemal Bey'in uygulaması muhtemel olan "biri tutmazsa
ötekine kaçarım" politikası da önleniyor!
Kazanamayacağı besbelli olan cumhurbaşkanlığı seçiminde madara olup
bu sefer meclise kapağı atmak, bir şekilde kendini kurtarmak yok
yani.
Acaba Kemal Bey, kaybedeceği belli bir serüven uğruna meclis
üyeliğinden vazgeçer mi? Hiç sanmıyoruz.
Aynı sorun özellikle Meral Hanım gibi "nevzuhur" adaylar için de
geçerlidir.
Kuracağı partinin meclise girebilmesi bile tartışmalı olan Meral
Hanım belki başkanlık serüveninde "ikinci tur şansını" denemek
isteyebilir...
Ama belli ki Kemal Bey bu durumda başkanlığa aday olmayacaktır.
Akla yakın olan, Deniz Baykal'ı aday göstermesidir.
Böylece onu "iyice harcama" fırsatı da doğmuş olur!
Kaybedince Baykal tarihe gömülür.
Hem meclis sıralarından da yokolur, ortadan kalkar.
Tut ki kazandı... Kemal Bey, "süper" yetkilere sahip bir CHP'li
cumhurbaşkanı önünde ezilmeye, geri plana itilmeye razı olacak
mıdır?