Memlekette Dodurga diye bir yer varmış, böylece öğrenmiş olduk.
Çankırı'nın bir ilçesinin bir beldesi.
Dış kapının mandalı.
Burada belediye seçimi yapıldı, AK Parti kazandı.
Hayatlarında Dodurga ismini ilk defa duyanlar, sanki Dodurga'nın sosyo-ekonomik ve de alafortanfonik yapısını yıllarca incelemişler gibi hemen yorum yapmaya koyuldular.
Burada Kırkpınar cazgırının sözleri önem kazanıyor:
"Pehlivan! Alta düştüm diye yerinme, üste çıktım diye sevinme!"
Dodurga "belirleyici" değildir. Her şeyden önce istatistik bilimi açısından "çekilen örneklem" yeterli değildir.
Ama bir "fikir" verir tabii.
Verdiği fikir, AK Parti'nin önde gittiğidir.
Bakınız kaybedenlerden biri, "Hem hayat pahalılığından şikâyetçiler, hem de yüzde 90 oranında AK Parti'ye oy verdiler" demiş!
İşte bu kadaaar...
"Altılı masa" diye üfürülenler, bırakın Türkiye'yi, daha Dodurga'da bile bir "ortak aday" bulup çıkaramadılar.
Oysa bu reklam açısından önemliydi... Böyle bir aday çıkıp da kazansaydı, ortalığı birbirine katarlardı... "Geliyor Dodurga'ya gelmiş olan" falan derlerdi...
Buncağızı beceremediler.
Dodurga seçiminin bir neşeli yanı da, DSP adı verilen "Ecevit'siz Ecevit Partisi"ne bir tek oy bile çıkmamış olması.
O kadar ki, DSP adayı kendine bile oy verememiş, çünkü kütüğü Ankara'daymış!
Ankara'dan gelecek de Dodurga'yı yönetecek...
Niçin o partiyi kapatıp gitmezler?
Çünkü medyada isimleri geçiyor...
O zaman niçin altılı masaya katılıp onu yedili masa yapmadılar?
Bakınız Gültekin Uysal diye bir adam var, tanıyan eden yoktu, oyu da yoktu, şimdi de yok ama çok önemli bir siyasetçi sırasına girdi!
Önder Aksakal'ın zerre kadar "siyasi feraseti" olsaydı hiç olmazsa bu komedyada küçük bir rol alırdı...