Abdülhamid'in bilmemkaçıncı kuşaktan torunuymuş, Nilhan
Osmanoğlu. Biz tanımıyorduk. Çok hoş, "vardakosta" bir hanım, halk
arasındaki deyimiyle bu anlamda vallahi gerçekten "Osmanlı"...
Nilhan Sultan "parlamenter sisteme" karşı çıktı. Çıkar ya,
hakkıdır.
Karşı çıktı da ne yaptı, darbe girişiminde mi bulundu?
Referandumda evet oyu vereceğini belirtti. Belirtir ya,
hakkıdır.
Nilhan Sultan "cumhuriyete" karşı çıkmadı. Osmanoğlu ailesinin
hiçbir ferdi doksan dört yıldır cumhuriyete karşı çıkmamış,
Atatürk'e her zaman saygı göstermiş, onları herhangi bir "maceraya"
sürüklemeye kalkacak gayretkeşleri de terslemiş, uzak
durmuştur.
"Cumhuriyet eşittir parlamenter sistem" diyene gülerler. ABD
krallık mıdır?
Buna benzer bir ahmaklığı "cumhuriyet eşittir demokrasi" formülüyle
bazı namlı meslekdaşlarımız da yapmışlardı. Kendilerine Hitler
Almanyası'nın da, Stalin Rusyası'nın da, Saddam Irakı'nın da
cumhuriyet olduklarını, buna karşılık Avrupa'nın en ileri
demokrasileri İngiltere'nin de, İspanya'nın da, Hollanda'nın da,
İsveç'in de krallık olduklarını hatırlatmıştık...
Şimdi "hayır" propagandası yapacaksanız buyurunuz yapınız da eşekçe
yapmayınız.
Osmanlı'ya küfür etmek de sizi hiçbir yere götürmez.
Nisan ayında oylanacak olan Osmanlı değildir.
Nisan ayında parlamenter sistem ve başkanlık sistemi "cumhuriyet
içinde" oylanacaktır. Rejim değişmiyor, yönetim biçimi
tartışılıyor.
Osmanoğlu ailesi Türkiye'den kaçmamış, kovularak
gönderilmiştir.
Yurt dışında bazıları rahat, bazıları da koyu sefalet içinde
yaşadılar.
Kadınların geri dönmelerine Menderes izin verdi, erkeklerin de...
hay Allah, kim acaba?
Kim olacak? Ecevit!
Gene de vatandaşlığa geçemediler, Özal dönemine kadar.
Ben vatandaştım, onlar değillerdi. Bu nasıl bir rezillikti?
Atatürk yurt dışında çektikleri acıyı görerek üzülmüş ve otuzlu
yıllarda onları affetmek istemişti, İnönü asla yanaşmadı.
Bazı Osmanlı'ların da Türkiye'ye döndükten sonra geçinebilmek için
çorap sattıklarını, tezgâhtarlık yaptıklarını, tuvalet
temizlediklerini şimdi yeni öğrendik.