Anzac, şu kelimelerin kısaltmasıdır: Australian and New Zealand
Army Corps.
Yani, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu.
Bu kolordu, kabaca ve yanlış yere "İngiliz ordusu" denilen Büyük
Britanya silahlı kuvvetlerinin bir parçasıydı. Büyük Britanya
herhangi bir savaşa girerse o da verilen görevi yapacaktı. Tıpkı,
diğer dünya savaşında Kanada gibi.
Çünkü bu ülkelerin kendi ayrı parlamentoları ve hükümetleri, hatta
kendi ayrı paraları vardır ama devlet başkanları kraliçedir (yüz
yıl önce kral.) Bizim memlekette yüz yıldır hep "Anzac'ların
Çanakkale'de ne işleri vardı" sorusu sorulmuş ve bu adamlar hep
suçlanmışlardır.
Ne işleri olacaktı? "Anavatanları" savaşa girmişti, onlar da bir
ucundan tuttular. Çanakkale'ye değil de İskenderun'a saldırın
denilseydi oraya saldıracaklardı, buraya değil de "garp cephesine"
gönderilseler oraya gideceklerdi.
Hep unutuluyor: Onlar bize savaş açmadılar, biz onlara savaş ilan
ettik!
Adamlar, bizim savaş ilanımızdan tam beş ay sonra Çanakkale'ye
dayandılar.
Elbette öyle yapacaklardı, ben de İngiliz hükümetinde "amirallik
birinci lordu" olsaydım ben de öyle yapardım.
İstanbul düşerse Türkiye kestirmeden savaş dışı kalırdı.
Tutturamadılar, yenildiler, Türkiye'nin daha üç yıldan fazla
savaşta kalmasına razı oldular.
Sonuçta bir muharebeyi kazanmış olduk ama savaşı kaybettik.
Lütfen hiçbir sahtekâr, "hain İngilizler'in ve Anzac'ların durduk
yerde, birdenbire, ansızın üstümüze saldırdıkları" balonunu daha
fazla üfürmesin.
Emperyalizm üstümüze çullanmıştı, öyle mi?