Bugün pazar, bol vaktiniz var. Gelin şu konuyu bir daha toparlayalım ve sindire sindire, düşüne düşüne okuyalım: Başkanlık sisteminde başkan, gene cumhurbaşkanıdır. Yani padişahlık falan yok! Bazı kişiler sanki o başkan "cumhurbaşkanı olmayacakmış da başka bir şey olacakmış" gibi bir hava yaratıyorlar. Yaratmak istiyorlar. Buna eski dilde "reis-i cumhur', daha sonraları da "cumhurreisi" denirdi. Hani Teşrin-i Evvel'i İlkteşrin yapmaları gibi. Yani, halkın oyuyla da seçilse, meclis de seçse, o zat cumhurreisidir. Bazı kişiler bu "reis" tanımıyla dalga geçiyorlar. Atatürk de reisti, İnönü de. O zamanlar bununla dalga geçmeye de "petka" isterdi... "Reis" zaten Arapça "başkan" demektir yahu! Başkanlık sisteminde ayrıca bir de başbakan yoktur, çünkü ayrı bir başbakana gerek yoktur. Başbakanlık etmek de başkanın görevleri arasındadır, iki makam birbiriyle kaynaştırılmıştır. Seçmen bir anlamda "başbakanını da" doğrudan seçmektedir. Başkanlık sisteminde hükümet, bazılarının pek özledikleri gibi öyle "haftalar sonra" değil, hemen, belki de seçimin akşamına kurulur, çünkü başkanın kafasında hazırdır ve üstelik beyan da edilmiştir. Seçmen, kimi başkan seçerse kimin bilmemne bakanı olacağını da önceden bilir, uygulayacağı programı da. Kimse "bakan-toto" oynamaz. Hükümetin meclisle hiçbir ilgisi yoktur, ne güvenoyu vardır ne de gensoru. Ne bir mebus bakan olabilir, ne de bir bakan mebus. Çünkü hükümet, "başkanın belli konularda bir yardımcılar heyetidir" neticede... Ayrıca başkanın bir de "danışmanlar ordusu" vardır tabii. Bunlar bir "icraat görevlileri" topluluğu olurlar.