Histeriden kurtulalım, serinkanlı olalım.
Toza dumana değil, Türkiye'de sürmekte olan "transformasyona"
bakalım, Özal'ın deyimiyle.
Bir vatandaşın aynı anda hem cumhurbaşkanlığına hem de
milletvekilliğine adaylığını koyması önleniyor, dün
anlatmıştık.
"Yürütme uyduramadık yasama verelim" yok yani, ya biri ya
öteki.
Kazanamayınca meclise "kaçmak" da yok.
"Tavşan aday" da yasak. Bir parti sekiz kişiyi birden aday gösterip
"biri tutmazsa öteki" numarasına yatamayacak.
Başka şeyler de oluyor.
Eh, "Irak'a girer miyiz" konusu kadar heyecan verici değil ama biz
sakin olalım.
"Seçim süreci" doksan günden altmış güne indiriliyor.
Yani, gürültü patırtı süresi kısalacak.
Yüksek Seçim Kurulu, seçime doksan gün kala değil de altmış gün
kala "düğmeye basacak"...
Önemli mi? Aleyna Tilki'nin pembe hırkası kadar önemli değil tabii.
(Öte yandan İrem Derici'nin sağlık durumu düzelmiş, merak etmeyin.)
Belediye başkanları ve muhtarlar için de yaş sınırı 18'e
indiriliyor.
Yani Aleyna Tilki de muhtar ya da belediye başkanı olabilecek.
(Kazanır da, ha...) Ama askerlikle ilişiği olmayacak. (Daha ne
işte, Aleyna'nın böyle bir ilişiği yok ve olamaz!) Kafanızdaki
"ihtiyar heyeti" kavramının da böylece değişmesi gerekiyor...
Türkiye, imparatorluk boyunca çok geçerli olan "ak sakallı
vezirler" saplantısından kurtulmuştu, şimdi artık "büyüklerimiz
herşeyi bizden daha iyi bilirler" önyargısı da gerilerde
kalıyor...