Her gün yeni bir inci yumurtlayan büyük devlet adamı Bay Kemal Kılıçdaroğlu'nun yumurtlama hızına yetişemiyoruz.
Parvus namıyla maruf Alexander Israel Helphand'ın "Türk büyüğü" olduğunu söylüyordu.
(Ama sünnetsiz.) "Mustafa Kemal'in işe Köy Enstitüleri'ni kurarak başladığını" söyleyecek kadar da ileri gitmişti hani... 1938 yılında yitirdiğimiz büyük önder 1940 yılında enstitü kurmuş.
Geçen gün Halide Edib'i kurtuluş savaşında onuruyla ölüme gönderen hazret (kadının ölüm tarihi 1964), son olarak Mustafa Kemal'in başkanlık sistemine karşı olduğunu çünkü bu sistemin "Türkiye'yi ileri götürmeyeceğini bildiğini" söylemiş!
Haklı mıdır?
Şöyle haklıdır: Atatürk başkanlık sistemi kurmamıştır.
Kurduğu "Türk tipi parlamenter sistem"dir!
Bu sistemde başbakanı meclis seçmez, cumhurbaşkanı belirler.
Kimi zaman "sağlık nedenleri" gerekçesiyle bir başbakanı yürütür, öbür başbakanı getirir (meclise sormaz.) Zaten mecliste bir tek parti vardır.
O kadar ki, başkan oturumu kimi zaman "meclis oturumu", kimi zaman "parti grubu toplantısı" olarak açar, kimse yerinden kalkıp da başka bir salona gitmez, koltuğundan bile kıpırdamaz.
Bu sistemde "devrim kanunlarını" cumhurbaşkanı belirler, meclis onaylamakla yükümlüdür.
Bu sistemde büyükelçileri, valileri, hâkimleri, kuvvet komutanlarını da cumhurbaşkanı belirler.
Bu sistemde dış politikayı cumhurbaşkanı belirler.
İç politikayı da belirler.
Bu sistem, Batı'daki parlamenter sistemlere hiç mi hiç benzemez!