Tabii bu sefer başımızda "Zaten Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi ateşkes kararı almıştır" deyip harekâtı
en olmayacak zamanda durduran ve orduyu çok zor durumda
bırakan basiretsiz bir Ecevit olmayacaktır...
Ama nereye kadar ve nasıl gidebiliriz?
Çatışma Kıbrıs'ta mı olacaktır?
Herhalde Trakya'da değil.
Doğu Trakya'dan Batı Trakya'ya bir saldırı yaparsak "Amerikan
duvarına" toslarız.
Sınıra çok yakın yerde o yığınağı boşuna yapmadılar.
Dedeağaç'ı, Gümülcine'yi alalım derken İpsala'yı, Keşan'ı
vermeyelim de...
Selanik'i, hatta Atina'yı bombalamanın bize ne faydası olur,
kurmaylarımız düşünürler.
Tabii Yunan uçaklarının, hadi bırakın Ankara'yı da, İstanbul'a hiç
gelemeyeceklerini varsayıyoruz!
İzmir, Aydın, Manisa, hatta Çanakkale bile topun ağzında
olacaktır.
Eh, Bodrum bombalanırsa belki Yalıkavak'ın o vahşi fiyatları da
düşer!
Ama günümüzün Yunan komutanları, Kraliçe Elizabeth'in
kayınpederi Prens Andreas kadar ahmak,
General Hacıanestis gibi psikopat değildirler
herhalde...
Bir Türk-Yunan savaşı "esas olarak" Ege adaları
üzerinde ve kıyılarda cereyan eder.
İki ülkenin de sınırlı sayıda savaş uçağı hepten tükenmeden...
Elbette "ada
almak" için "amfibik harekât" da şart
olacaktır.
Hangi dandik adaya nasıl çıkacağımızı da gene kurmaylarımız
düşünürler...
"Alsak" ne olacaktır?
Muazzam bir milli gurur. Bir Osmanlı bayramı.
O kadar.
Bizim o adaları elimizde tutmamıza Batı izin verecek midir?
Al bu da muazzam bir milli soru işareti.
Bu arada Yunan ordusunun da bizim kıyılara çıkarma yapmaya
kalkışmayacağını gene varsayıyoruz tabii.
Heriflerin böyle planları yok mudur?
Kimsenin eli armut toplamayacaktır.
Bir gece ansızın geleceğiz de nereye, hangi noktaya geleceğiz?
Mikonos'un tekerlek cennetine mi?
Fena olmaz tabii, orada da fiyatlar çıldırmış.
Belki hizaya gelirler.