Demirel, o günden, Özal'ın ölümüyle zıplayıp Çankaya'ya kaçacağı
1993 yılına kadar bütün mesaisini "tebrikleri kabul etmeye"
ayırdı.
Halkımız her işin suyunu çıkarmaya pek meraklı olduğundan,
Demirel'i kutlamanın da suyunu çıkardı. Yerli yersiz hediyeler
yağıyordu. Karadeniz'den kasayla hamsi getirenler vardı, bu kasalar
başbakanlığa sokulmadığından yol ortasına terkediliyor, ortalığı
leş gibi kokutuyordu...
Demirel, çok zeki bir adam olduğu için, Türkiye'nin artık "kendi
bildiği" Türkiye olmadığını ve eskisi gibi "gaz, tuz, patiska"
edebiyatıyla ülkeyi yönetemeyeceğini şıp diye anlamıştı. El
öptürmeyle iki yılını geçirdi. Başka çaresi yoktu.
***
İmamoğlu tatilden geldi.
Herkes "ne yaptığını" merak ediyor.
Bir şey yapmıyor.