Bugün uygulanan siyasi sistem bir ucubedir. Ne tam başkanlık sistemidir, ne de tam parlamenter sistem.
Fiilen, Fransa'daki gibi bir "yarıbaşkanlık sistemi" uygulanmaktadır ama bunun da adı konmamıştır.
Çünkü bugünkü durumun sürmesini ne iktidar istemektedir, ne de muhalefet!
İktidar artık "kafadan" başkanlık sistemine geçilmesini, muhalefet ise "eski usul" parlamenter sisteme geri dönülmesini istiyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu kazansaydı, "etliye sütlüye karışmayarak" ve silik bir başkan olmayı seçerek fiilen eskiye dönmüş olacaktı...
Oysa eski sistem de bir kandırmacaydı: Gürsel de, Sunay da, Korutürk de, Evren de, Özal da, Demirel de, Sezer de "tarafsız" değillerdi. Tarafsızlık kâğıt üzerindeydi.
Daha eskiye gidersek de, hem Atatürk, hem İnönü, hem de Bayar mis gibi "partili" başkanlardı! (Sıkıysa Atatürk'ü "tarafsız değildi" diye eleştirsinler de görelim.)
Bugünkü duruma, tarihte misli görülmemiş bir yenilik, başkanın halk tarafından seçilmesi "devrimi" yol açmıştır. Evet, Türkiye için bu bir devrimdir.
2007 referandumunda bu değişikliğe evet oyu veren hiçkimsenin aklına da, ortaya bugünkü ucubenin çıkacağı gelmemişti doğrusu!