Türkiye'de NATO'dan çıkmak isteyen hemen herkes
öldürülmüştür.
Kimisi sokakta vurdurulmuştur, kimisinin ipi de, Deniz Gezmiş ve
arkadaşları örneğindeki gibi, devlete çektirilmiştir.
Çünkü sürmekte olan bir soğuk savaş vardı, Amerika da saf
değiştirmek isteyeni affetmeyecekti. "Bağımsız ve bağlantısız
olmayı" teklif edeni de aynı gözle görüyorlardı.
Bırakın NATO'dan çıkmayı, Sovyetler'e "azıcık daha yaklaşmayı"
düşünenleri bile devirdiler. Menderes'in ipi gene "NATO'ya ve
CENTO'ya bağlılık bildirenlere" çektirildi, Demirel de uzun süre
iktidara dönemedi.
İşin hazin tarafı, Amerika'ya tam teslim olmuş bir kısım
bürokrasinin bütün bu rezillikleri "Atatürkçülük" diye pazarlamış
ve Türk solunun da Türk medyasının da bu zokayı yutmuş olmasıdır.
(Türk solu kafasız olduğu için, Türk medya patronları da çıkar
uğruna.)
Tayyip Erdoğan'ı da bunun için yoketmek istediler.
Türkiye'nin son yıllarda kendi roketini, kendi tankını, kendi
uçağını, kendi denizaltısını yapmaya yöneldiğini herkes biliyor da,
az kişi bununla "Amerika'nın FETÖ operasyonu" arasındaki doğrudan
bağlantıyı görebiliyor...
Başarılı olsalardı Erdoğan öldürülecek, yerine "Amerika'ya köpek
olmuş" Fetullah gelecekti. Uydu bir Kürt devleti de elbette
kurulacaktı.
Erdoğan'ın Putin'le yakınlaşması, Çin'le dostluk kurması, "Şanghay
grubuna" girmeyi istemesi, ne Amerika ne Almanya için yenilir
yutulur lokma değildir.
Türkiye ufak ufak "silah sistemlerini" de değiştirmeye
yöneliyor.
Bunun Türkiye'yi, günün birinde Avrupa Birliği'ne kaçınılmaz olarak
rest çekeceği gibi, NATO'ya da rest çekmeye götürmesinden fena
halde korkuyorlar!
Ünlü Fransız işbirlikçilerinden biri 1943 yılında şöyle demişti:
"Biz Almanya'yla dost ve müttefik olalım demiştik, yanılmışız,
onlar yalnızca uşak seviyorlar!"
Bugün bizim için de durum budur.
Üstelik, Amerika'nın politika değiştirdiği, artık ellili, altmışlı
ve yetmişli yıllardaki gibi darbeleri desteklemediği efsanesi de,
15 Temmuz alçaklığıyla birlikte sona erdi.
Bazı Türk ahmaklarının solcu sandıkları Obama gibi adamların da
"temelde" bir Eisenhower, bir Nixon, bir Bush'tan çok da farklı
olmadıkları görüldü.