Gariban gıdıklamak seçim meydanlarında etkili bir yöntemdir ama
orada kalır.
Seçmen kitlesinin orada toplanan meraklılardan ibaret olduğunu
sanır, yarısından fazlasını kimsenin işitemediği nutkunu atarsın.
Zarar yoktur, nasılsa gazeteciler kayıt etmektedirler ve ertesi gün
yazacaklardır.
Oysa kasabalı sana oy vermeye değil, "televizyonda gördüğü
ünlünün bir de canlısını görmeye" koşmaktadır!
Hani Antalya sokaklarında açık arabayla dolaştırılan Yeşilçam
yıldızları gibi...
Sonra da Fahrettin Kerim'in Taksim meydanında "işte İstanbul
paşam" gazına gelen İnönü misali, seçim ertesi şaşar kalırsın:
Nereye gitti bu kitleler?
Cumhuriyet mitingine gelen "on mebusluk" kitle nereye
gittiyse, oraya.
Pek güzel sallıyorlar, pek tutturamasalar da... Örneğin, Anadolu
Partisi diye bir partinin başkanı Bayan Emine Ülker Tarhan, barajı
aşacaklarını iddia etmiş İzmir'de.
İçlerinde en güzel sallayan Kılıçdaroğlu mudur Bahçeli midir, ona
da aziz halkım karar verecektir tabii.
Devlet Bahçeli, Doğu Perinçek kadar uçmuyor.
Her üniversite öğrencisine onar bin lira dağıtıp devlet bütçesine
elli milyar liralık bir yük bindirecek ama nasıl olsa iktidara
gelemeyeceği için, olmayan parayı bol keseden dağıtmasında beis
yok. "Aslı yok yaylasında bin beş yüz koyun" gibi...
İktidara gelseler, olmayan parayı bu kez önceki Yunan hükümetleri
gibi hakikaten dağıtmaya kalkacaklar, Yunanistan gibi bir güzel
batacağız.
Evet, Bahçeli daha alçakgönüllü: