Türkiye'de 1939-1950 arası "Milli Şef dönemi" olarak anılır. Konuyu sulandırıp "çok partili sisteme geçtikten sonrası sayılmaz" diyerek dönemi 1939-1945 şeklinde daraltanlar da vardır.
Öyle ya da böyle, bu dönem asla ve asla "Refik Saydam dönemi, Hasan Saka dönemi, Şükrü Saracoğlu dönemi, Şemsettin Günaltay dönemi" falan filan diye anılmamıştır.
Çünkü bu dönem de, eh, daha önceki 1923-1938 dönemi de, adı konulmamış bir başkanlık sistemi dönemidir.
Tövbe, 1923-1925 arasını, yani muhalefeti ortadan kaldıran Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarılana kadar geçen ilk iki yılı saymayalım isterseniz.
Bunun en başta Milli Şef'in bizzat kendisi farkındadır, çünkü kendini Milli Şef ilan edebilmek için Atatürk'ü de "Ebedi Şef" yapmıştır!
Bu şeflik felsefesine hiçbir CHP'linin itiraz ettiğini duymadık. ("Teorisini yapan" da Recep Peker.)
Bazı başbakanlar silik kalmış (Saydam, Saka ve Günaltay), bazıları sivrilmiştir (Saracoğlu) ama sonuçta hep şefin emirlerini "tedvire memur" adamlar olmuşlardır.
Elçileri, valileri, komutanları atayan şeftir.
Dış politikayı saptayan şeftir. İç politikayı saptayan da şeftir.
İşe bakın ki, çok partili döneme geçiş bile (aslında "geri dönüş" demek daha doğrudur çünkü Türkiye'de 1925'ten önce çok partili sistem vardı), şefin "bahşettiği" bir lütuf olarak sunulmuş ve hep öyle algılanmıştır!
Bu döneme İnönü geçmiş... Yani, istemeseymiş geçmeyebilirmiş!...
Savaşı Almanya kazansaydı nah geçerdi...
Yani bu yeni düzenlemeyi, dünya savaşını demokrasilerin kazanması zorlamamış da, İnönü aziz milletine durduk yerde bir bağışta bulunmuş. Çünkü eli sıkı ama gönlü zengin.
Bayar ve Menderes'in çıkışı, "eşrafın bürokrasiyle çeyrek yüzyıldır zoraki yürüttüğü ittifakı artık ayakbağı olarak görüp feshetmesi" değil de, karşıdevrim...
Hain gericiler kazan kaldırmasalar, şeflik muhabbeti ne güzel yürüyecek...
Şimdi bu CHP ve onun basın uzantıları, başkanlık sisteminde bir "tek adam yönetimi tehlikesi" görüyorlar ve Recep Tayyip Erdoğan'ı bu gerekçeyle yerden yere vuruyorlar.
Ama geriye bakıp o adı konulmamış başkanlık sistemine iki çift laf ettiklerini görmedik.
İnönü'yü kastediyoruz tabii, Atatürk'ü eleştirebilmek için mangal gibi büzük ister.
İnönü tek adam yönetimi kurunca devrimci oluyor. Erdoğan tehlikesi(!) de karşıdevrim.
Tek adam yönetimini adını koymadan uygulayınca devrim. Adıyla sanıyla başkanlık sistemi önerince ve bunu halka sormak isteyince karşıdevrim.