Muharrem İnce kasaba meydanlarında harikalar yaratmaya devam
ediyor.
Uzun süredir böyle "şenlikli" bir politikacıya hasret kalmıştık.
Fakat ne yazık ki ne Osman Bölükbaşı'nın eline su dökebilir bu
konularda ne de Süleyman Demirel'in...
Meral Hanım'ın "Trabzon kendisine oy vermezse kaynanasıyla birlikte
gelip pencereleri taşlama" vaadinden bile daha neşeli vaatleri var
Muharrem Bey'in...
"Uzay diyecekmiş"...
Ee, sonra?
Hiiiç... Diyecek işte.
Dedi zaten. Uzay dedi.
Peki ne oldu?
Bir şey olmadı. Ağzından uzay kelimesi çıktı, yeter. Demiş
oldu.
Uzay dedin mi iş bitti say.
"Kuantum" da diyecekti, onu seçildikten sonraya saklıyor.
"Telefon" da diyecekmiş. Vallahi söz veriyor.
Elimizdeki telefonları "gavurlar" yapıyormuş, o gelince Türk
çocuklarına yaptıracakmış.
Güzel bir proje.
Kılıçdaroğlu, yurt dışından diplomalı yirmi beş bin Türk çocuğunu
"ambalaj sanayiinde" istihdam etmeyi planlıyordu. Orta Anadolu'ya
kuracağı ama adını ve yerini saklı tuttuğu bir sanayi kentine
(Kemalingrad) Çin'den mal getirtip bunları paketletecek ve
Azerbaycan'a gönderecekti...
Şimdi hiç olmazsa ambalajdan üretime geçiyorlar, bu büyük bir
atılımdır.
Muharrem Bey, partisinin kurmuş olduğu "tekel" ile de iftihar
ediyor.
1925'ten 1945'e kadar kurdukları yirmi yıllık "siyaset tekeli"
değil canım, bildiğiniz sigara falan tekeli.
Cumhurbaşkanına hitapla demiş ki, "sen hiç tekel yaptın mı?" CHP
çocuğu Muharrem, tekeli iyi bir şey sanıyor.
Tekel, eski adıyla "inhisarlar idaresi", bir kısım devlet gelirini
arttırmak ve bir anlamda garantiye almak amacıyla kuruldu.
Ve de büyük bir hızla teknolojinin ve çağın gerisinde kalıp
Türkiye'yi uzun yıllar kötü, hatta berbat ürünlere mahkûm etti.
Tekel demek, pırpır edip yanmayan kötü kibrit, içinden odun kıymığı
çıkan sigara, geniz yakan içki demekti... Dışarıdan gelen "iyi"
mallar da karaborsada satılıyordu tabii. Çünkü ithalat yasaktı.
Bugün o eski adının sürdüğüne bakmayın, Türkiye'yi içki ve sigarada
devlet tekelinden Turgut Özal kurtardı.
Çok iyi bir kafayla çok iyi bir yolda yürüyen ve nereye varacağı da
belli olan fizik hocası Muharrem'e, Tayyip Erdoğan'a yöneltmek
üzere daha etkili sorular da önerebiliriz:
Sen hiç tek parti diktası kurdun mu?
Sen hiç faşizm uyguladın mı?
Sen hiç jandarma dayağıyla köylüyü inim inim inlettin mi?
Sen hiç parti kapattın mı?
Halkın anasını ağlatmayı öğren de gel!