Türkiye'de tevazu gösterme, sahi
zannederler" diye bir özdeyiş vardı...
Şimdi artık buna, "Türkiye'de ironi yapma, sahi
zannederler" şeklinde bir ek de yapabiliriz.
İroni, söylemek istediğin şeyi, düşündüğünün tam tersiyle ifade
etme sanatıdır.
Örneğin, "Kılıçdaroğlu ne kadar doğru
konuşuyor" dersem ironi yapmış olurum.
Ama kaç kişi anlayacak?
Hemen küfürler, tehditler başgösterir.
Davalar da açılır.
Eskiden bir "1 Nisan" vardı...
Uluslararası şaka günü...
Gazeteler çok tatlı "asparagaslarla" çıkardı... Hemen
ertesi gün de bunun bir şaka olduğu belirtilir, özür dilenmese
bile okuyucunun hoşgörüsüne sığınılırdı.
Yok, Osmanlı basınında asparagasın babası olan Baba
Tahir'in "Malumat" gazetesinde çıkan "Terkos
Gölü'ne domuz düştü" haberini kastetmiyorum tabii. O bu
şantajı Terkos Kumpanyası'ndan rüşvet almak için yapıyordu. Gene de
gülünüp geçilir bir yanı vardı.
Artık tehlikelidir.
En başta "kendi müşterine" anlatamazsın.
Ne olurdu sanki, kazmaların gazetesi geçen gün, "Erdoğan ne
büyük adam" diye bir başlıkla çıksaydı...
Ne olurdu sanki, biz de "Kılıçdaroğlu memleketi daha
iyi yönetir" deseydik...
Hoşluk olurdu. Hoşgörü olurdu.
Eğlenirdik.