Hep söylerim: Türkiye'de bir insan tipi var, bilmez, bilmediğini
de bilmez, öğrenmek de istemez, öğretene de kızar.
Buna "düşünmek istemeyenleri" de eklerseniz kaç milyona ulaşırsınız
acaba?
İşte bir vatandaş... Belli ki Atatürkçü bir adam. Oyunu kime
verdiği de herhalde muamma değil. Bir postalcıya mektup yazmış, o
da almış zevkle yayınlamış.
Vatandaş diyor ki: "Erdoğan 'Mustafa Kemal'in uygulamalarında da
başkanlık sistemi vardı' demiş. Hangi uygulama o, bilmiyoruz."
Ben kendisine yardımcı olmaya çalışayım.
Acaba, rejim değişikliğine kendi başına karar vermek ve bunu
meclise "empoze" etmek olabilir mi? ("Yarın cumhuriyet ilan
edeceğiz.")
Yoksa, cumhuriyet istemeyenlere açık tehdit şeklinde olmasın?
("İhtimal bazı kafalar kesilecektir.")
Sakın, meclise aldırmadan başbakan atamak, istediği zaman onu da
kovmak ve yenisini tayin etmek olabilir mi? Fethi Bey'i gönderip
İsmet Paşa'yı görevlendirmek, günün birinde de İnönü'yü kovup
Bayar'ı getirmek gibi?
Yoksa demokratik bir şekilde kendine halef vasiyetinde bulunmak,
TBMM'nin iradesini yok saymak mıdır? ("Halk İsmet'i bir türlü
sevemedi, benim yerime Mareşal geçsin.")
Herhalde "hem devlet başkanı hem parti başkanı olmak" değildir
canım... Ne demekmiş partili başkan, hani nerede kaldı tarafsızlık
ilkesi?
Yoksa yoksa, dış politikayı belirlemek, büyükelçileri, valileri,
polis müdürlerini kendisi atamak, ordu tayin ve terfilerini kendisi
yapmak ve başbakana "bunlara karışma" demek midir?