Bunların gerçekten en küçük de olsa bir umutları mı var, yoksa
evde oturmaktan canları mı sıkıldı?
Öyle ya, lumpen kahvehanesinde prafa oynayacak adamlar da değiller
ki...
"Hayır işleri" falan yapabilirlerdi, torun gezdirebilirlerdi, çiçek
sulayabilirlerdi...
Siyaseti tercih ettiler.
Gene...
Yoksa, o en küçük umut, "Altılı masa nasıl olsa birbirine girip
dağıldıktan sonra aday olarak belki beni seçerler" tarzında bir kör
umut mudur?
Rahmetli Mesut Yılmaz buna benzer bir şey denemişti... Bağımsız
olarak Meclis'e girmiş, kendi kendini bir "tarafsız
cumhurbaşkanıadaylığı" beklentisine sokmuştu...
Erdoğan'ın kararlı tutumu yüzünden hevesi kursağında
kalmıştı...
Hani Abdüllatif Şener gibi canım...
Darbe olacak, onu da "sivil başbakan" yapacaklardı... Hiç olmazsa
bir tür Ekrem Alican gibi bir şey... Tutturamadı.
Sevgili kardeşim Ahmet Özal parti kurmuş.
"Tek Parti"...
Yok, bu daha önce varmış da adı "İlk Parti"ymiş... Sessizce
değiştirmişler...
Asım rahmetli olduğu için "Davul Partisi" kurulamıyor.
Günün birinde "Son Parti" de çıkabilir.
Eh, "Doğru Parti" var, "İyi Parti" var, bunlar niçin olmasın?
"Zafer Partisi" de var, zafer kazanacak...
Nasıl olsa hepsi aynı şeyi söylüyor, daha doğrusu bir şey
söylemiyor.
Gülmeyin, Hüsamettin Cindoruk bile kurmuş. Seksen dokuz
yaşında.
Tövbe, kurmamış da (Demokrat Parti'yi saymazsak), hareket
oluşturmuş.
"Milli Merkez"...
Ne sağcı ne solcu ama futbol da oynamıyor.
Kendi deyimiyle bu bir "aksiyonmuş ama hareket değilmiş!" Acaba
"eylem" de denebilir mi?
Nedir o öyle, eylemsiz doçent gibi, hareketsiz aksiyon?
Ancak o yaşta olabiliyor demek ki.