İster erken olsun ister zamanında, seçim yaklaştıkça muhalefet,
cumhurbaşkanımızın "adaylığını" tartışma konusu yapmaya
çalışıyor.
Başka türlü başa çıkamayacaklarını mı düşünüyorlar?
Sonuna kadar da kaşıyacaklardır, hatta sonundan yani seçimden sonra
da.
Hem amigo yazarlar ikide bir yazıyorlar hem de "kendi
kafalarına uygun" hukukçulardan "fetva" koparmaya
çalışıyorlar.
Hani "Menderes'i asalım mı?" diye de hukukçulara
sormuşlardı ya...
Bunlara göre, Erdoğan'ın adaylığı "üç oluyor", onun
için geçersizdir, adaylığını koyamaz.
Oysa Erdoğan'ın eski Anayasa'ya göre iki dönem, yeni Anayasa'ya
göre de bir dönem görev süresi olmuştur, demek ki bir ikinci de
olabilir.
Bir şey elde edemeyecekler, bu sefer de dönüp Yüksek Seçim
Kurulu'nu, hatta Anayasa Mahkemesi'ni suçlayacaklar.
İçlerinde en ahmakları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bile
gidebilir, karşılığında "Bundan bize ne be?" cevabını
alır.
Hazindir, içlerinde "Erdoğan isterse elli sekiz kere
adaylığını koysun, havada karada gene ben
kazanırım" diyebilecek çapta politikacı olmaması...
Lafta kazanırlar, o ayrı. Muharrem bile kazanıyormuş.
İktidar başından yanlış yaptı.
Niçin bu işi "iki dönemle" sınırladı?
Eski Türkiye'nin sakatlıklarına sahip çıkmak gerekli miydi?
Bazı kişiler, "O arada nasıl olsa Tayyip Erdoğan'ın
yerine yeni bir lider çıkar" diyorlardı, çıkmadı.
Laf aramızda, bu iktidarın kesintisiz yirmi yıl süreceğine
kendileri de pek inanmıyorlardı...
Ama oldu işte ve de tarihe geçti.
Bir başkan niçin iki dönemle sınırlanıyor?
Bakınız Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan düşürülme korkusuyla
kurultay bile yapmıyor! Ne kadar demokratik!..
Burada çatır çatır kazanan, seçimden asla kaçmayan, kendine çok
güvenen birisi var.
Ama çok çok da başarılı olsa, on yıldan fazla başta tutulmuyor.
Neden? Ne zararı var?
Amerika'da Roosevelt dört kere üst üste kazanınca büyük lider
sayılıyor ama...