Çok hoş: Türkiye'nin ikinci büyük gazetesiyle üçüncü büyük
gazetesi gizli gizli ve de tatlı tatlı kapışıyorlar...
Çatışma alanı, yeni çıkan Atatürk kitapları.
Böylece ortaya iki fraksiyon çıktı:
"İpekçiler" ve "Yılmazcılar"...
Bir gazete İpek Çalışlar'ı ittiriyor, öteki Yılmaz Özdil'i.
Her iki kitabı da aldık, karıştırıyoruz.
Bu çatışma bize toplam 67 liraya patladı.
Helal-i hoş olsun, büyük Atatürk için neler vermeyiz ki...
Hemen de düzeltip özür dileyelim: Yılmaz'ınkinin 39 lira 90 kuruş
olduğunu yazmıştık, 35 liraya aldık.
Migros'tan!
Çıkarken, kasaya yakın, hani çikletlerin falan orada...
Son satış noktası...
İpek Hanım'ınki azıcık daha ucuz, 32 lira.
Önümüz fuar, bakalım fuarda kim kazanacak?
Tek kusuru, anlatımı 1927 yılında bırakması, herhalde ikinci bir cilt birkaç yıla kadar gelecektir, gelmelidir.
Özdil'in kitabı bir biyografi değil, bir "hagiografi"...
Batılılar bu terimi "adeta bir ermişin hayatını anlatır biçimde taraflı yazılmış güzellemeler" için kullanırlar.
Yani, Murat Bardakçı'nın da belirttiği şekilde, bir "menakıbname"...
Üstelik, Yılmaz'ın bildik üslubuyla yazılmış.
Yani her cümle bir satır, her satır bir paragraf.
Böylece, 200 sayfaya sığacak kitap, şişe şişe 500 sayfaya dayanmış. Başka türlü de arkasına 35 lira fiyat koyamazsın.
Bu "köşe yazısı formatıyla" kitap yazma tuzağından kimse kolay kolay kurtulamıyor, bir diğer örneği de Hıfzı Topuz'un kitaplarıdır.
Elbette çok kolay okunuyor.
Elbette okuyucunun "en alt katmanına", okuma alışkanlığı ve okuma görgüsü zayıf olan kesime, kendi gazetesinin müşterisine sesleniyor.
Fakat o kesimde bir kitaba otuz beş papel toka edecek babayiğit de az çıkar ha...
Emekli memurların Atatürk sevgisine ve de zamlı maaşlarına güveniyor olmalılar.
Onlar da bu kitabı yeni birşeyler öğrenmek için değil, "doğrulanmak" ve "tatmin olmak" için alacaklardır. Eh, alan razı, veren razıdır.
Yılmaz'ın kitabı, bekleneceği şekilde "Selanik'te doğdu" diye başlıyor, "Mustafa Kemal ilelebet payidardır" diye bitiyor.
Arka kapağında da, daha önce hiç duymadığımız, Atatürk'ün şu sözü var: Ey Türk gençliği, birinci vazifen...
Orada kesmiş, merak edene devamı içeride!
İçinde, bilmeyene "Dağ Başını Duman Almış" marşının sözleri bile mevcut.
Ben kendi payıma, bu kitabın, çıkacağı söylenen "Azerice" versiyonunu heyecanla bekliyorum. Eğlenceli olacaktır.
Şu anda piyasada mevcut en iyi Atatürk biyografisinin de Andrew Mango'nun eseri olduğu şeklindeki görüşümde ısrar ediyorum.
Murat Bardakçı kardeşimiz, belgelere dayalı esaslı bir Atatürk biyografisinin bir türlü yazılamadığından yakınmış.
Hiç boşuna beklemesin, bu kanunlar yürürlükte olduğu sürece yazılamaz.