Bakınız bazı kişiler zavallılık yarışında nasıl dibe vurdular:
Güya Recep Tayyip Erdoğan yüksek tahsilli değilmiş! (Kavram
karartmak ve kafa karıştırmak için ısrarla "üniversite"
dediler.)
Anayasa gayet açık ve nettir: Cumhurbaşkanı olabilmek için, ister
meclis seçsin ister halk, "yüksek öğrenim yapmış" olma şartı
aranır. Eskiden de böyleydi, şimdi de böyledir (madde 101)... Okul
bir üniversiteye "bağlı" olabilir de olmayabilir de.
Yaptıkları, örneğin King's College mezunu bir adama "Cambridge
mezunu değilmiş ki" ya da Balliol College mezunu bir adama "Oxford
mezunu değilmiş ki" demeye benziyor.
Bu ülkede nice "Harbiye" mezunu cumhurbaşkanı geldi geçti.
Harbokulu bir üniversite midir?
Galatasaray'ı bitirdiğim zaman girdiğim okulun adı Robert Kolej
Yüksek Okulu'ydu. Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüştüğü 1971 yılına
kadar da binlerce mezun vermişti. Böyle bir dönüşüm olmasaydı
bendeniz de "üniversite" değil "yüksek okul" mezunu olacaktım. Ne
değişecekti?
İnsanın aklı almıyordu... Bunlar kafayı mı yemişlerdi? Koskoca
Yüksek Seçim Kurulu o diplomayı görmeden Erdoğan'ın adaylığını
nasıl kabul edebilirdi? Böyle bir şey mümkün müydü?
"Sosyal medya" adı verilen "psikopatların ruh çöplüğünden" yayılan
bu zırva, mecliste "dokunulmak üzere bulunan" PKK sözcülerine bile
sıçradı. Zavallılık dip yaptı: Birtakım kişiler, Erdoğan'ın
cumhurbaşkanlığının iptali ve yeniden seçim yapılması için YSK'ya
başvurdular. Daha önce de cumhurbaşkanını mahkemeye vermeye
kalkmışlar, savcıdan sunturlu bir yanıt almışlardı. Bu kadar
kafasız heriflerdir.
YSK da bu zırva başvuruyu oybirliğiyle reddetti. "Noter onaylı
üniversite diplomasınısunmuştur" dedi geçti.
Böyle bir hezimetten sonra, böylesine madara olunca insan ne yapar?
Susar, değil mi? Susmuyorlar. Gerçi çamur yıkanıp temizlendi ama
biz gene de sıvayalım, belki üç-beş Cihangir salağı yutar,
diyorlar.