O da, tıpkı Aziz Nesin gibi, en iyi eserlerini ellili yıllarda vermiştir.
Sonrası bir tür vakit doldurmadır.
Bizim evde tutkuyla dinlenirdi. Radyodan tabii.
Hem klasikleri çok iyi "okur", hem de kendi besteleriyle (özellikle nihavent) gönülleri titretirdi.
"Beklenen Şarkı", "Manolya", "Bir Demet Yasemen", "Şimdi Uzaklardasın", "Kırık Plak", artık kendileri de klasik olmuş, her dinlediğimde beni alıp çocukluğuma, Adnan Menderes devrine götüren o nefis parçalar...
Fakat hep bir "ağlak" yanı vardı.
Bu özellik, Türkçe tangoların ağlamalı inlemeli karakteriyle de bütünleşiyor, halk olarak tekmil "mazoşist" yanımızın altını çiziyordu...
Ona edilen hakaretler de herhalde "sadist" yanımızı.