ABD’nin Suriye kini bitmiyor. Bölgeyi mezhepçi çatışmalarla
yönetmek isteyen ABD, her fırsatı kullanmakta kararlı görünüyor.
AKP öteden beri neo- Osmanlı hayaliyle yanıp tutuştuğu için, her
daim hazır kıta müttefik halinde. Hep denir ya, “ülkelerin dostluğu
olmaz, çıkarları vardır” diye. Biz de oradan ilerleyelim: “Suriye
ile savaşa girecek kadar düşman olmanın kime, ne yararı var?”
Tarihin en beceriksiz, kibirli kadroları elinde oyuncak olan
Türkiye toplumu, günlük tartışmalardan büyük fotoğrafı ne denli
görüyor, emin değilim. Siyasal, iktisadi olarak bunalan AKP
hükümeti, Rusya-ABD arasına sıkıştığı için, günübirlik tavır almaya
çabalıyor. Bu iki emperyalist devletin güçlü diplomasi geleneğini
hesaba katmadan; “gelen ağam giden paşam” taktiğiyle işin
yürümeyeceğini aklıselim birileri söylemeli.
İçeride tabular olduğu için doğrudan karşı durma cesareti uzun süre
gösterilemedi. AKP’nin “Suriye” siyasetine kim karşı çıksa Esad’çı
sayıldı. Teslim alınmış basın propaganda aracı olarak kullanıldı.
Ne zaman Davutoğlu sahadan çekildi, AKP
çevresinden cılız “Suriye” eleştirisi gelmeye başladı. Ancak
görüyoruz ki başa döndük. Türkiye hem sürecin sorumlusu, yani geri
çekilmesi söz konusu değil, hem de artık bir çeşit mağduru. İki ucu
pis durum!
Geçen hafta Davutoğlu konuştu. Siyaseti yakından izleyen herkes, “7
Haziran Süreci” üstüne açıklama bekliyor kendisinden. Baştan başa
kana bulanan ülkenin bu hale gelmesinin sorumlusu kim? Gizli
kapaklı ne var bilemem, açık olan cihatçı çetelerin aramızda
olduğudur. O süreçte de şımarıkça ağzına geleni söylüyor, halka
korku salıyordu çeteler. Onlara bu güveni verenlerin başında
Davutoğlu var. Ona göre “öfkeli gençler”, bize göre katillerdi söz
konusu olan.
Davutoğlu anlatmaya Suriye hayall...