Cuma günü Canan Kaftancıoğlu yargılaması
yapılırken, özel seçilmiş mahkemenin ne türden karar vereceğini
merak ediyorduk. Merak deyince, “adil karar verilme” olasılığı
seçenekler arasında yoktu. Şıklar, “adaletsiz”, “çok adaletsiz”,
“akıldışı olacak kadar adaletsiz” şeklindeydi. En kötüsü oldu.
Yargı topluma güven vermiyor, adalet duygusu örselenen insanlar ona
göre tutum alıyor. Ya iyice sinip “memleketi ben mi kurtaracağım”
deyip kafasını kuma gömüyor kişi, ya da “eğer şimdi tepki
vermezsem, toplumsal yükümlülüğümü yerine getirmemiş olurum,
çocuklarımıza borçlu kalırım” düşüncesiyle öne atlıyor. İkisi de
insani; doğrusu, sorumlu davranmaktır kuşkusuz.
İlk gruba girenlere sıkça rastlıyorum günlük yaşamda.
“Arkanızdayız” diyenler mesela. Herhangi bir adaletsizlik
karşısında “Neden o değil de ben öne atılmalıyım” diye soruyorum
kendime. Adaletsizliğe direnmek yurttaşlık görevi değil mi? Aydın
sorumluluğu taşımak etik zorunluluk değil mi? Oysa o insanlar
arkada olmayı yeğliyor. Doğrusu yan yana, kol kola olmak oysa.
Bunun için de örgütlülük gerekir.
Liberaller bireyi öne çıkarır. İnsanları tek tek avlamak kolaydır.
Bu yüzden AKP örgütlü tüm yapıları ortadan kaldırmak istiyor. Şimdi
sırada barolar var. Elbette kurumların kapısına kilit vurmak yerine
“yandaş” olarak paketlemek en güzeli. Dünya sorarsa eğer, “Sendikan
var mı” diye, “var işte” diye gösterirsin. Mimar Mühendisler Odası,
Tabipler Birliği gibi tüm güçlü örgütleri dağıtmak istiyor iktidar.
Üstelik bunu yaparken her kurumun içinde mutlaka işbirlikçi de
buluyor. Feyzioğlu örneği ibretliktir.
Kaftancıoğlu yargılamasına tepki büyüktü. Kalabalıklar İstanbul İl
Başkanı’nı yalnız bırakmadı. G...