FETÖ yargısının en güçlü dönemlerinde
CNNTÜRK kanalında Nazlı Ilıcak,
Nagehan Alçı, Altan Öymen ile birlikte “Dört
Bir Taraf” programını yapıyorduk. Ardı ardına tutuklamalar
oluyordu, insanlar sindirilmiş, korku içindeydi. Belli ki program
ortaklarımıza Gülen savcılarından, polislerinden servis
yapılıyordu. Susmadım o zaman. Taraf’ın gazete olmadığını söyledim…
Yargılamaların hukuksuz olduğunun altını çizdim… Silivri
mahkemelerine karşı çıktım.
İntihara sürüklenen Ali
Tatar’ın hakkını savundum, Kuddusi
Okkır’ın trajedisini dile getirdim, teğmen
Çelebi için savaş verdim. Ahmet Şık,
Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Nedim Şener,
Dursun Çiçek, iki Barış
(Terkoğlu, Pehlivan) için
susmadım. Bu saydığım isimlerin kimiyle dünya görüşüm taban tabana
zıt. Savaşım, evrensel ölçülerde hukuktan kopmamak
içindi!
***
Davalardan söz edilirdi programda sıkça.
Alçı ve Ilıcak verip veriştirirdi tutuklu olanlara. Cevap hakkı
olmayan insanlara açıktan saldırırlardı. Burada hem etik sorun söz
konusudur hem de hukuki. Hep hatırlattım; gün gelip benzer duruma
düşebileceklerini ve o zaman da yine benim gibi düşünenlerin hukuka
uygunluk için savaşa devam edeceğini! Bugün Ilıcak o durumda işte,
ben onun da adil yargılanmasını savunuyorum. Ilıcak’a ekrandan
sövenler çıktığında, yanlış olduğunu söylüyorum. Eli kolu bağlı,
düşmüş kimseye vurmak acımasızlıktır.
Unutmam, canlı yayın sırasında
İlker Başbuğ tutuklanmış,
Silivri’ye götürülüyordu. Bu manzarayı gören Nagehan, nerdeyse
göbek atacaktı. Ilıcak “ülkenin bağırsakları
temizleniyor” diye seviniyordu. Şunu demiştim: “Diyelim
sahiden ortada suç ve suçlu var, yine de bu
tavrınız yanlış. İçeri düşene sevinilmez, kaldı ki bu
insanların aileleri var!” Oralı olmadılar. İkisi de kumpasın,
adaletsizliğin ortağıydı. Şimdi devir değişti. Öyle ülkedeyiz ki,
kim ne zaman içeri düşer belli olmaz. Kamuoyu önünde olanlar adalet
terazilerini sağlıklı tutmalı, mutlaka ağzından çıkanı
duymalı!
***
Hukuk ölçüt meselesidir, değerler üstünden,
akılla oluşur. İnsanlığın ortak tarihinde edindiği acı, tatlı
deneyimler toplamı hukukun bugün geldiği yeri sağlar. Kimin suçlu
ya da suçsuz olduğuna nesnel ölçülerle karar vermek bilinç ister.
Birini sevmemiz ya da tersi, adalet sağlamaya çalışırken anlam
içermez. Kişisel duygulardan, düşüncelerden bağımsız değerler
üzerinden olayları kavramak gerekir.
Devletin temel ilkesi hukukun üstünlüğü olması
gerekirdi kuşkusuz. Ancak çok zamandır toplumu ikna eden bir adalet
terazisi olmadığına tanığız. Yeni Türkiye’de saray hukuku esas,
geçmişte de pek güvenli değildi adalet sistemimiz ama hiç bu denli
bozulmamıştı. 12 Eylül darbe mahkemelerinin bile daha adil olduğunu
söylüyor, oralarda yargılanan büyüklerimiz.
***