“Cumhuriyet neden önemli” sorusunu hâlâ sormak acı elbette.
Kimilerine göre yanlış kurulmuş Cumhuriyet, oysa dönemin
koşullarına bakıldığında mucize gerçekleşmiş. Dış düşmanla mücadele
olanak yaratmış, son derece zeki biri olan Mustafa
Kemal, büyük hayali Cumhuriyeti kurmayı başarmış.
Devrimdir Cumhuriyetin kurulması, hep vurguluyorum. Sandıktan ne
Mustafa Kemal çıkardı o gün, ne de Cumhuriyet! Yazık ki büyük
kitleler yararına olan gelişmeleri hemen kavrayamıyor. Padişahın
mülküdür içinde yaşayan herkesle birlikte devlet. Mesele mülk, kul
olmaktan çıkıp bağımsız karar veren bireye varmaktır. Doğrusu bunun
başarıldığı konusunda da derin kuşkularım var. Bugün de seçime
girse Mustafa Kemal sandıktan çıkmaz, emin olun! Devrimcilerin
yazgısıdır bu.
Demokrasi iyi bir yönetim biçimi değil. Daha iyisi gelene dek
bununla idare edeceğiz. Kaldı ki bizde demokrasi uzak hayal.
Yığınlar, vasatlık, cehalet, bayağılıkta uzlaşır, sonucunda
sandıktan hep kendine benzeyen çıkar. Felsefecilerden oluşan
yönetim biçimi de pek cazip olmazdı kuşkusuz, ancak aydınlanma
değerlerinin egemen olduğu düzene gereksinim duymak hakkımız. Saray
varsa soytarı da olacak elbet. Yeniden saray günlerine döndüğümüze
göre kul olmaya dünden hazır birileri öncülük edecekler. Diyeceğim:
sultanın mülküne dahil olmaya rıza gösteren kimseler ile kavga
etmek zorundayız.
Seçkinler memleketi yönetsin gibi tez öne sürecek değilim. Ancak
eğitimli, iyi yetişmiş insanlardan oluşan toplum istemek hakkımız.
Bu nasıl olacak? Elbette ideolojik tercihle... Başka türlü
söylersek, eşitlikçi demokrasi (sosyalist) olabilmesi için
çabalamalıyız, buna uygun eğitim düzeni kurmalıyız. Peki, şimdiki
milli eğitim ne tür insan yetiştiriyor? Tam da saraya, sultana
uygun bir müfredat söz konusu! Din dersi dayatması insan haklarına
aykırı, lakin artık salt din dersleri değil tüm dersler benzer yöne
işaret ediyor. Bilimden uzak...