Sosyal medya ciddi tehdit haline geldi insanlık için. Duygular hızla geçiyor, düşünceler derinleşmiyor. Akan bilgiler sağlıklı tahlil yapmaya engel oluyor. Üstelik veri diye sunulan çerçöpü ayıklamak da apayrı beceri istiyor. Şu yalın gerçekle yüzleşmek gerek: Dünya giderek daha gerici, otoriter liderlerce yönetiliyor!
***
Kapitalizmin ardı ardına kriz üreteceğini aklı başında herkes görüyor. Yeni sorunları da eklersek kriz süreleri daralacak. Bizde Kaz Dağları meselesi ile iyice açığa çıkan iki bakış var. İnsanlığın bir kısmı kendini doğaya egemen, hayvandan değerli sanma yanılgısı içinde. Bir tür iktidar kibri bu! Diğer kısmı ise olanın farkında, eğer doğa ile girişilen sonucu belli bu kavgada ısrar edilirse, ne yerküre kalacak ne herhangi bir canlı. Başka türlü söylersek betona tapanlarla, yaşamı korumak isteyenler arasında amansız mücadele söz konusu.
Talihsizliğimiz, tarih bunca hızlı akarken kendini muhafazakâr mukaddesatçı diye tarif eden İslamcılarla sınav veriyor olmamız. Herhangi bir ölçüsü, değeri olmayan, doymak bilmez açgözlülükle her güzelliğe saldıran bu tiplere dert anlatmak olanaksız. Kendini şeyhlere, tarikat liderlerine teslim eden, akıldan çoktan vazgeçmiş bu kesim cehaletten besleniyor. Şeyhinin tükürüklü çayını keyifle yudumlayan, mikroplu ağzından çıkan lokmayı bebeğine yediren bu insanlarla aynı dünyada yaşamak cehennem!
***
Geçen gün, dönemin ruhunu en güzel biçimde ifade eden Alev Alatlı “cehaletin feraseti” dedi ve övdü! Haklı, eğer böylesine yaygın/salgın cehalet olmasa, hangi televizyon on saniye yer verir Alatlı’ya? Her sözüyle hakikati çarpıtan, iktidarın cehennem yoluna taş döşeyen bu kimse, elbette cahil değil. İhanetin büyüklüğü burada! Liberal demokrasi denen bu zavallı düzeni kutsayarak, yeni faşizm dönemini yarattı bu “liberal/muhafazakâr aydınlar (!)” Her dönem siyasal İslamcılara soluk oldular. Eğer bu çevre olmasaydı, siyasal İslamcılar hangi AB’li ile iletişim kuracaktı, sorarım?
***