1-“Merhaba”yı izledik.
Genco Erkal seksen yaşında,
altmış yıldır sahnede. Yirmi altı senedir tanıyorum Genco ağabeyi,
izliyorum. “Dostlar Tiyatrosu” başlı başına bir öykü.
İşçi, öğrenci hareketinin doruğa çıktığı dönemin tiyatrodaki özgün,
güçlü karşılığı! Elbette önce 12 Mart, ardından 12 Eylül ağır darbe
vurmuş Dostlar’a.
Tiyatroya başladığım yıllarda, Baro Han’ı hala
kullanıyordu Dostlar Tiyatrosu. Kuliste düşlere daldığım günleri
anımsadım. Küçük, unutulmuş, yalnızlaşmış salonda, eskimiş dekorlar
içinden neler çıkardı. O salonda “Durdurulmuş Zamanın
Fotoğraf”ını, “Renkler ve Günce”yi
sahnelemiştik. Kendi ellerimizle asardık afişlerimizi.
“Merhaba” Kenter Tiyatrosu’nda
sahneleniyor, kapıdan girerken kederlendim doğrusu. O sahnede
Yıldız Kenter’i, Şükran
Güngör’ü, Müşfik Kenter’i izlerdim.
Canlı, diri tiyatro yaşantısı vardı İstanbul’un. Salonlarla
anılırdı, belli ekolleri temsil ederdi tiyatrolar. Şimdi herkes
göçebe, ara ki bulasın ayrıca salon! Kenterler’in artık perde
açmaması öylesine acıdır ki, düşünüyorum da, anılarımız silinirken,
bir yandan da kültür dünyamız günbegün ağır yara alıyor. Keşke
yeniden can bulsa salon...
2-TEDxMEF konuşmacı olarak
çağırdı. Doğrusu bunca yaygın oluşumdan haberim olmamasına
şaşırdım. Gençlerin çabasına katkı vermek istedim. Meğer bu iş için
günlerce hazırlık, prova yapılıyormuş. Çeşitli konuşmacılar, kısa
sürelerle ardı ardına sahne alıyor. Gelenler farklı alanlardan
kimseleri dinliyor. Kayıt altına alınan konuşmalar, ardından sosyal
medyadan yayılıyor. Bu da çağın uygulaması. Kendimi yabancı
hissettiğim ortamda, on üç dakika konuştum. Adını “Merhaba
Değerlidir” koydum konuşmamın. Çok kez söyledim, halkına,
kendine ihanet edenlerle selamı kesmekte yarar var.
Katılımcıların büyük kısmı genç, sevindirici
gibi duruyor. Takip ettikleri kimselere bakınca içim burkuldu.
Sahneden söz ettiğim kimi şairleri, yazarları ilk kez duydu bazısı.
Hazin bu, hem de çok.
3-Genco Ağabeyle oyun
ardından söyleşmek için Kenterler’de buluştuk. Üç saatten fazla
memleketi, tiyatroyu, yaratmayı, aydınlanmayı konuştuk. “Arena
Tiyatrosu”nda başlayan siyasal tiyatro sürecini anlattı.
Unutulan Mehmet Akan’ı andık
mesela. İzleyicinin sadece “Bizimkiler”in
Sabri’si olarak bilmesi ne acı onu. Yıllar önce
evinde tanımıştım Akan’ı. Koreograf, oyuncu, yazar, kültür adamı.
Ha keza Arif Erkin için de durum aynı. Besteci,
tepeden tırnağa tiyatro insanı, ama yalnızca dizilerden
anımsanıyor. Gerçi o da suya yazmak gibi, anımsanıyor mu sahiden bu
insanlar?
Genco Ağabey tanıdığım en tiyatro sevdalısı
insan. “Merhaba”yı yaparken kendi yazarlarını ardı ardına,
o bildiğimiz, sevdiğimiz kurgusuyla, oyunculuk biçimiyle sunuyor.
Söyleşimize Nâzım Hikmet, Can Yücel,
Brecht, Sheakspeare, Aziz Nesin eşlik
etti. İzleyicinin ilgisi büyük, toplum kutuplaştıkça,
siyasallaştıkça, bu tür toplanmalar eylem anlamı da
taşıyor.
Vedalaşırken provadan çıkan Ayşe
Lebriz’le karşılaştık, yeni oyun geliyor. Her yanıma
tiyatro kokusu sindi, mutlu hissettim kendimi.
4-Londra yolculuğu talihsiz
başladı. İki buçuk saat gecikme göründü, araştırdım. Meğer
ineceğimiz havaalanında, bir gece önceden beri alarm varmış.
Gatwick semalarında “Drone” adı verilen insansız cihazlar
saptanmış. Noel öncesi, kaynağı belirsiz kameralar akla hemen terör
saldırısı olasılığını getirmiş, artık dünya böyle, her an ölümle
burun burunayız. Neden sonra koyulduk yola, lakin iniş izni alamadı
uçağımız Heathrow’a yöneldik, alanda keşmekeş, insanlar çaresiz
biçimde dağıldı.
Şoförümüzü diğer gelişlerimden tanıyorum, yerel
gazeteciliği de var. İki gündür havaalanı üstünden görüntünün kim
tarafından alındığı tartışılıyormuş.
İşçi Partisi lideri Corbyn
ağır eleştiri altında. İddiaya göre mecliste “Stupid
Woman” demiş Başbakan Theresa May için.
Feministler bu küfrü cinsiyetçi buluyor ve “erkek
sosyalist olsa da erkekliğinden vazgeçmedi” diyorlar.
Corbyn’nin savunması ilginç “Woman demedim People
dedim”!
İngiltere’de derin iktisadi kriz olduğu
gözleniyor, özellikle evsiz insanlar sokaklarda iyice görünür Noel
öncesi. Bir yandan da AB ile vedalaşma tartışması sürüyor. Ağır
faturayı kim ödeyecek tartışılıyor.
5-Ülkeden birkaç saat uzak
kalıyorsun, uçakta internete bağlanmadığın için biraz kafa
dinleyeyim diyorsun, olmuyor. Ahmet
Telli saldırıya uğramış, üstelik de edebiyat
konuşmak için gittiği üniversitede. Siyasal çıkar için ülkücülerle,
İslamcılarla kol kola girmenin ne denli yanlış, riskli olduğu
kanıtlandı. Şaire neden saldırır gençler? Eminim tek satırını
okumamışlardır, tek cümlesini dinlememişlerdir. Aydın, sanatçı
düşmanlığı kışkırtılıyor. Cehaletin iktidarı kalıcı olsun diye
uygun yöntem elbette.
“Nereden Nereye” gösterisi için
Çanakkale ve Edirne’den salon istendi, korkudan ne üniversite, ne
özel kuruluşlar, ne de sivil toplum örgütleri cesaret edebildi
salonları açmaya. Bir haber de Levent Üzümcü’den
geldi, Antep’te oyunu iptal olmuş. Baskı düzeni toplumu esir almış
durumda, yalnız ilginç olan bu durum yaratıyı besliyor!
6-Londra’da kimse
gizlenmiyor, herkes neyse, kimse, o! Belki bu kenti sevmemin asıl
nedeni bu. İnsanların güç koşullarda yaşadığını biliyorum elbet,
gezgin olarak gelmek ve burada yaşamak farklı. Caddelerde
kaybolmak, yılbaşı ışıkları altında salınarak yürümek keyifli!
Dünyada kim varsa, hemen yanı başında görüyorsun. Kurallar işliyor,
bunu herkes biliyor. Elbette kapitalizmin kuralları
bunlar.
Tate Modern’i gezdik. Bir kez daha anladım ki
sanatın kimi ürünlerini anlamakta güçlük çekiyorum. Doğrusu bunu
kibarlık olsun diye söylüyorum, kimi yapıt dedikleri işlerin, neden
sergilendiğini anlamak mümkün değil! Modern sanat öteden beri
siyasal, ona diyeceğim yok, ancak estetik ölçüt konusu hayli
tartışılır. Bu arada Marcel
Duchamp’ın “pisuvar”ıyla da
tanıştık.